Sümeyye Sel Odabaş’ın kaleme aldığı “İyi Olmak” Zuluflu Fındık hikâyesi köy hayatı üzerinden yardımlaşmayı ve yardımlaşma üzerinden insanların zorluklar karşısında birlikte hareket etmesinin güzelliğini ele alıyor. Kitap boyunca mahalle yardımlaşmaları üzerinden de iyilik üzerine felsefî bir soruşturma gerçekleştiriliyor.
Marshall McLuhan, iletişim ve ulaşımın kolaylaştığı bu çağı tanımlarken “küresel köy” ifadesini kullanır. Köy hayatında ulaşım, yürüme mesafesindedir. Kültür, davranış biçimi, eğlenme biçimi, giyim-kuşam, yaşam tarzı vs. köyde farklıdır. Köyde, şiveler, yerel kelimeler ve benzetmeler, kanaatimce, modernizmin dayattığı tek tipleştirme ve benzeştirme operasyonuna karşı bir direniştir ve aynı zamanda kaybedilmemesi gereken cephedir. Yaşaması gerekir mutlaka. Hem çocuklara hem de yetişkinlere yönelik düzenlediği felsefe atölyeleriyle ismini duyduğumuz Sümeyye Sel Odabaş, bu kez kaleme aldığı “İyi olmak”Zuluflu Fındık isimli çocuk kitabıyla karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, “İyi Olmak” Zuluflu Fındık kitabındaki “zuluflu fındık” ifadesi, hikâyenin geçtiği sosyal ortam ve kitaptaki yerel kelimeler, sosyolojik ve kültürel bir direnişi simgeliyor. Odabaş, “Çocuklar için Felsefe Pratiği” atölyesinden edindiği tecrübelerle çocuklara soru sormak ve bir düşünce zinciri oluşturarak cevabı aramakla ilgili hayatın içinden, keyifli hikâyeler sunuyor.
Nursel Demirden’in “Zülüf Motifinin Türk Edebiyatına ve Halk Türkülerine Yansıması” adlı makalesinde, zülüfün bir estetik göstergesi olduğu vurgular ve kadîm bir benzetme olduğu ifade eder. Odabaş’ın kitaptaki “zuluflu fındık” vurgusu öncelikle zuluf tanımı verilmesi ve akabinde çocuk öznenin hayal gücüne güvenilmesi noktalarında gerçekleşiyor. Zuluflu fındıklar, hikâyede geçen insanların geçim kaynağı ve ekonominin değiş tokuş aracı olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda fındıkları zuluflarından çıkarma eylemi, mahallelinin buluşup sohbet ettiği bir sosyalleşme aracı. Fındığın zulufunu çıkarmak suretiyle sağlanan birliktelik, doğal olarak sıcak mahalle ilişki ve sohbetlerini doğuruyor. Kitap boyunca mahalle yardımlaşmaları üzerinden de iyilik üzerine felsefî bir soruşturma gerçekleştiriliyor.
SORULARI SEVMEYI ÖĞÜTLÜYOR
Kitabın daha ilk sayfasında aktif bir şekilde soru sormak ve filozofik bir vakarla soruları sevmek okurlara öğütleniyor. Zira sorular önemlidir çünkü hikmete ve hakikate yaklaştıran, parçadan sıyırıp bütüne götüren, doğurgan kavramlarla zihne dans ettiren, anlam deryasında yüzdüren, bilinç aşılayan, metafizik bir yolculuğa çıkaran, İbrahim’in baltası misali o güçlü muktedirlerin tanrısallığını sorgulatan hep sorulardır. İnsanın bilme iştahı, merak şevki, anlamlandırma çabası o kişiyi derin sorular üretmeye itmektedir. Soru sormaya sevk eden temel duygumuz merak için İsmet Özel, “Merak bir devrimcinin hazırlığıdır” demiştir. Bu noktada sorular iyilik devrimleri yaptırabilir demek yanlış olmaz. Ayrıca hareket halinde olan bir zihinden sorular çıkmaktadır. Kitapta anlatılan hikâyeler boyunca bu sorularla yüzleşmenin insanı nasıl rahatsız ettiği gözler önüne seriliyor. Bu rahatsızlık yeni soruları ortaya çıkaran şey olarak sunuluyor.
“İyi Olmak” Zuluflu Fındık okuyucuyu, aktif düşünmenin sunduğu imkânlarla zor dönemlerin içinden daha rahat bir şekilde geçmeye davet ediyor. Çalışma ile yazar adeta Albert Einstein’a atfedilen, “Bir konuyu altı yaşındaki bir çocuğa anlatamıyorsanız o konuyu anlamamışsınız demektir” sözünü hatırlatıyor. Yazar, kitapta işlenen konuları günlük hayatın içinden sorularla P4C metoduna uygun olarak sekiz yaş ve üzeri çocuk okuyuculara aktarmış görünüyor. Son olarak, kitabın içindeki enfes resimler de meselenin anlaşılmasına derin anlamlar katıyor. Sadece kitabın resimlerine bakarak kitaptaki kavramlara, sorgulamalara ve hikâye kurgusuna dair fikir yürütmek mümkün.