Zor günler yaşıyoruz. Tam da bugünlerde yaptığımız her şeyi en iyi şekilde yapmanın peşine düşmeliyiz. Filmlerin ve sinemanın bir asırdır devam eden gücü de buna dayanıyor. Yakın tarihe döndüğümüzde Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyan bazı filmlere dönüp yeniden bakmak gerekiyor.
Meşgalemiz ne olursa olsun Filistin gündemimizden düşmüyor. Düşmemesi de lazım. İnsanlık tarihinin kara lekelerinden biri yaşanırken üç maymunu oynayamayız. Diğer taraftan hayat devam ediyor. Her ne işle uğraşıyorsak onu yapmayı sürdürmeliyiz. Israrla. Çünkü hayatı yaşanmaz hale getiremeye çalışanları tam olarak istediği şey vazgeçmemiz. Sanat, vazgeçilebilecek son kalelerden biridir…
Ayrıca çağımızın en güçlü araçlarından olan sinema, dünyayı anlamlandırma noktasında hayati derecede önem taşıyor. Doğru filmlere ulaşılırsa dünyanın her noktasını ve genel olarak küresel yaşanmışlıkları anlamak mümkün olacaktır. Özellikle Batı’nın kendini pazarladığı mecra olması hasebiyle sinema ve filmler, tam bir cenk meydanı halinde. Bu meydana çıkmanın başlıca şartı ise film üretmek. Batılı olmayanların dezavantajı da film üretiminde geride olmaları.
KAMUOYUNU YÖNLENDİREN SİNEMA
Özellikle gişede çok kişiye ulaşacak filmler noktasında Hollywood’un başı çektiği endüstri, dünya kamuoyunu yönlendirme noktasında tek başına bir güce sahipti. Dijital mecralar çıkınca bu güç paylaşılmaya başlandı. Fekat değişen fazla şey olmadı. Zira Netflix, Disney, HBO, Amazon gibi mecraların Hollywood’dan çok farkı yoktu.
Resmin geneli Batı dışındaki dünya için çok da iç açıcı değil. Ayrıntıda kaybolmak, Doğu’nun kaderi mi? Öyle olmamalı elbet. Özellikle Hollywood’da ve bazı ülkelerin bağımsız sinemalarında bu kaderi kıracak ve esas meseleyi anlayacak yapımlar ve anlatımlar ön plana çıkabiliyor.
İsrail’in soykırım uyguladığı, Batı’nın bunan alkış tuttuğu ya da en azından görmezden geldiği bir ortamda, Batı’nın karanlık geçmişinden örnekleri barındıran ve birçok meseleyi anlamamızı sağlayacak filmlere dikkat çekmek gerek. Çünkü filmler, yakın zamana kadar ve aslında her daim tarih yazıcılığının bir yöntemi oldu. Bir film izleyen kişi, gerçek olaylar ve karakterlere atıf yapılıyorsa anlatılan her şeyi gerçek kabul ediyor. Ve elbette yorumsuz yapım söz konusu değil.
YAPTIĞIMIZ ŞEYİN EN İYİSİNİ YAPARAK…
“Bu ortamda nasıl film izleyelim”, “İnsanlar ölüyor, siz nelerle uğraşıyorsunuz” gibi tepkiler dile geliyor. Anlamakla beraber hak verilecek bir durum değil. Film yapmak, festival düzenlemek, konserleri sürdürmek (eğlenmek değil), sanat icra etmek tam da şu anda vazgeçilmemesi gereken şeydir. Sanatçılar, insanlığa daha çok şeyi, daha güncel şekilde anlatmalıdır. Ayrıca geleceğe de sorular ve izahlar bırakmalıdır.
Nasıl olması gerektiğine ve etkisine binaen sayfamızda yer almasının önemli olduğunu düşündüğümüz filmleri dikkatinize sunuyoruz.
Kanlı Elmas…
Afrika’nın zengin yeraltı kaynaklarından olan elmasın savaş ekonomisini nasıl beslediği ve bunun Batılı ülkeler ve sektörler tarafından nasıl kullanıldığını anlatan filmin yönetmeni Edward Zwick… Başrolde ise Leonardo Di Caprio bulunuyor…
Kara Şahin Düştü
Hollywood’un önemli isimlerinden Ridley Scott’ın yönettiği film, Somali’deki bölgesel işgal esnasında ABD askerlerinin başına gelenleri anlatıyor. Afrika’da Batılıların ne için yer aldığı ve yerleşmeye çalıştığını aktaran film, gerçek olaylardan oluşan dramatik bir manzarayı resmediyor.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı
Fransa’nın uzun zaman işgal ettiği Cezayir’in bağımsızlık mücadelesini anlatan filmi Gillo Pontecorvo yönetti. Afrika’da biçim değiştirerek devam eden işgalin ve emperyalizmin sebepleri ve sonuçlarını anlatan film, belgesel niteliği ile de kalıcı etki bırakıyor.
Müfreze
Oliver Stone’un yönettiği film ABD’nin Vietnam’da düştüğü bataklığı anlatıyor. ABD’lilerin binlerce kilometre ötede neden yer aldığını da sorgulayan film, bugün yaşanan birçok şeyin değişmediğini ortaya koyuyor.
Çöl Aslanı: Ömer Muhtar
Afrika’daki Müslümanların emperyalizme ve işgale karşı giriştikleri mücadelelerden biri… Çağrı filmini de yöneten Mustafa Akkad’ın eseri olan filmde Anthony Quinn başrolde yer alıyor…
Fahrenheit 9/11
Michael Moore’un ABD’deki ekonomik ve politik sisteme dair hazırladığı belgesellerden en dikkat çekeni… 11 Eylül saldırılarındaki şüpheleri ve teorileri ele alan yapım birçok açıdan alanına en dikkat çeken yapımlarından…
Nereye Gidiyorsun Aida?
Bosna’da yaşanan savaş ve soykırım dönemini anlatan filmin yönetmeni Jasmila Žbanić… Srebrenitsa’da yaşanan soykırımı bir aile üzerinden ve özellikle Batılı barış gücü askerlerinin göz yummaları gerçeğine vurgu yaparak ilerleyen hikaye bugün Filistin’de yaşananlara da ışık tutuyor.
Arayış
Çeçenistan’da yaşanan zulmü ve sonrasında ortaya çıkan manzarayı insanı bakış açısıyla aktaran filmin yönetmeni Michel Hazanavicius… Hollywood’da Oscar’a uzanan filmler yapan Gürcü yönetmenin böyle bir hikayeyi ele almasının önemi de ayrı…