Gazze’nin çığlığı, artık küresel bir direnişin sembolü haline gelmiştir ve bu direniş, dünya sahnesinde adalet ve barış arayışının yeni bir sayfasını açmaktadır.
Aksa Tufanı operasyonu sadece Gazze ve Filistin yerelinde sonuçlar üretmekle sınırlı kalmadı. İsrail’in sistematik soykırımına karşı Filistin’i savunan Filistinlilerin çok boyutlu direnişi Gazze’den başlayıp küresel bir intifada sürecine dönüştü. Bu anlamda 7 Ekim’in İsrail işgaline ve siyonizme karşı küresel intifada dönemini başlattığı, Gazze yerelinden dünyaya uluslararası anlamda siyaseti, ekonomiyi ve sosyolojiyi etkilediği görülmektedir. Gazze direnişinin küresel intifadaya dönüşmesini sağlayan en azından üç dinamiğin olduğu ve Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Latin Amerika, Afrika, Doğu Asya başta olmak üzere Gazze, Filistin ve Orta Doğu coğrafyasından oldukça uzak olan bölgelerdeki siyaseti, ekonomiyi ve sosyolojiyi dönüştürdüğü ve değiştirdiği ifade edilebilir.
KÜLTÜREL HAFIZAYI SİLMEYE ÇALIŞIYORLAR
İsrail’in Gazze’deki uzun süreli işgali, sadece bir insanlık trajedisi değil, aynı zamanda derin bir kültürel ve eğitim soykırımını ve yıkım sürecini de içeriyor. İsrail güçlerinin sistematik saldırıları, Filistin halkının tarihini ve kültürünü hedef almakta, böylece bir halkın kimliğini ve varlığını silmeye çalışmaktadır. Kültürel varlıklar, tarihi mekanlar ve eğitim kurumları kasıtlı olarak tahrip edilerek, Gazze’de bir kültürel soykırım gerçekleştirilmektedir. Bu durum, Gazze halkının direnişini, sadece bir özgürlük mücadelesi değil, aynı zamanda bir var olma ve kimlik koruma çabası olarak ön plana çıkarır. Bu noktada ABD, Kanada, İtalya başta olmak üzere birçok bireyin İsrail’in işgali ve kültürel soykırımı nedeniyle protestolar düzenlediği görülmektedir. Sanatçıların Batılı rejimlerin baskılarına rağmen eserlerinde Filistin direnişine destek veren sembolleri kasıtlı olarak kullanmaları, İsrail’in kültürel soykırımının Gazze direnişini küresel intifadaya dönüştüren bir dinamik olduğunu kanıtlar niteliktedir.
EĞİTİM SOYKIRIMI
İsrail’in bir diğer soykırım mecrası eğitim. Gazzeli ve Filistinliler için direnişin bir parçası olarak görülen eğitim sektörü İsrail tarafından soykırıma maruz bırakılmaktadır. İşgal altındaki Gazze’de eğitim haklarına yönelik ağır ihlaller, 7 Ekim sonrası başka bir trajik boyut kazanmıştır. Okulların yıkılması, öğretim materyallerine erişimin engellenmesi ve eğitim süreçlerinin kesintiye uğraması, genç nesillerin gelecek perspektiflerini kökten sarsmaktadır. Eğitim sektörüne yönelik İsrail’in sistematik ve hukuksuz engelleri, Filistinli gençlerin düşünsel ve sosyal gelişimini kısıtlamakta, böylece işgalci güçlerin sosyo-kültürel egemenliğini perçinlemektedir. Ayrıca dünya çapında üne kavuşmuş akademisyenlerin kasıtlı olarak hedef alınıp öldürülmesi de İsrail’in Gazze’de eğitim soykırımı icra ettiğini göstermektedir. Söz konusu durum Filistin direnişinin küresel bir sürece dönüşmesini sağlamıştır.
ORTA DOĞULU DİKTATÖRLERİ GEÇTİLER
Başta ABD olmak üzere dünyanın birçok noktasında üniversitelerde İsrail’in işgali ve soykırımı protesto edilmiş ve Batılı aktörlerin İsrail istisnacılığı açıkça ortaya çıkmıştır. Bu durum da ABD ve Avrupalı devletlerin Ortadoğulu diktatörlere benzer, belki de daha şiddetli biçimde halklara baskı uyguladığını ve söz konusu İsrail olunca demokrasi, insan hakları, evrensel değerlerin hiçe sayıldığını göstermiştir. Dolayısıyla Gazze’deki direniş uluslararası siyaseti de etkilemiştir. Örneğin Biden’ın İsrail’in soykırımını destekleyen politikaları, ABD’de yaşayan Müslümanların oy verme davranışına yansımıştır. Daha çok demokratlara yakın duran Michingan’daki Müslümanlar ön seçimlerde çekimser oy kullanmıştır. Bu durum Gazze’deki soykırıma destek vermesinden ötürü Biden’ın iktidarı kaybedileceği ve üniversitelerdeki protestoların artarak devam edip Amerikan İntifadası’na dönüşebileceği minvalindeki yorumları güçlendirmiştir.
BATI BAHARI
Diğer bir ifade ile Gazze’deki direniş Batı’da yeni bir farkındalık durumu oluşturmuştur. Batılı demokrasilerin Orta Doğulu diktatörler gibi halka baskı uygulamasına rağmen vicdan sahibi bireylerin protestolara devam etmesi ve polis gibi kolluk kuvvetlerinin aşırı şiddet uygulaması Batı Baharı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Nitekim İsrail’in savunma haklarına yönelik belirsiz ifadelerle yapılan destek açıklamaları, Batı demokrasilerinin ikiyüzlülüğünü açığa çıkarmıştır. Bu süreç, “Batı Baharı” olarak adlandırılan, Batılı demokrasilerde bir özgür düşünce ve bağımsızlık arayışı başlatmıştır. Amerika’da, prestijli üniversitelerde başlayan ve siyasi sürece dönüşen bu uyanış, yönetimlere ve İsrail politikalarına karşı daha geniş çaplı bir muhalefete dönüşmektedir.
KÜRESEL ÇAPTAKİ BOYKOT VE TİCARETİN DURMASI
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana 40 bine yakın sivili kasıtlı olarak öldürmesi sonrası Gazze’deki direnişi, küresel bir intifada sürecine dönüştüren bir diğer dinamik boykot hareketleridir. Gazze yerelinden başlayan askeri süreç, birçok devletin ekonomik yelpazesini etkileyen bir sürece dönüşmüştür. Bu anlamda başta Türkiye ve Orta Doğu ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumda, İsrail’e karşı boykot hareketleri giderek güç kazanmaktadır. Tüketiciler ve yatırımcılar, İsrail’in Gazze’deki faaliyetlerini destekleyen firmalara karşı ekonomik yaptırımlar uygulayarak, politik bir duruş sergilemektedirler. Bu hareketler, İsrail ekonomisine doğrudan etki ederek, politik karar vericiler üzerinde baskı oluşturmakta ve Gazze direnişinin uluslararası alanda sesini güçlendirmektedir. Ayrıca Gazze’deki soykırım politikaları nedeniyle İsrail’in ekonomik anlamda tecrit edilme süreci de başlamıştır. Türkiye’nin İsrail ile ticareti dondurma kararı alması Gazze direnişinin sadece İsrail-Filistin arasında cereyan eden bir çatışma olmadığını, bu sürecin aynı zamanda küresel çapta siyaset, ekonomi ve sosyoloji gibi birçok dinamiği içeren küresel bir intifada sürecine tekabül ettiğini göstermektedir.
GAZZE’DEN YÜKSELEN SES ÇARPIKLIKLARI ORTAYA DÖKTÜ
Gazze’de İsrail işgaline ve soykırımına karşı başlatılan direniş, küresel bir intifada sürecini tetiklemiştir. Bu süreç, Batı’daki demokrasilerin yapısal sorunlarını ve İsrail politikalarına olan bağımlılıklarını sorgulatan bir ayna görevi görmektedir. Gazze’den yükselen bu ses, sadece bir bölgeyle sınırlı kalmayıp, dünya çapında demokrasi ve insan haklarına dair yeni bir tartışma başlatmıştır. Gazze’nin çığlığı, artık küresel bir direnişin sembolü haline gelmiştir ve bu direniş, dünya sahnesinde adalet ve barış arayışının yeni bir sayfasını açmaktadır.