Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ne yönelik eleştirilerinin boyutunu -eski Türkiye alışkanları ile- “laiklik karşıtlığı” ithamına vardıranlar, “maarif” kelimesinden dahi rahatsızlıklarını açıkça dile getirmiştir. Müfredatı “yeni Necip Fazıllar yetiştirme projesi” olarak tanımlamaları ise içinde bulundukları ruh halini aşikâr etmektedir.
Sorumluluk bilincine sahip, yetkin ve erdemli insanı hedefleyen, yenilikçi bir nesil amacını taşıyan yeni müfredatın detayları yakın zamanda Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in açıklamaları ile ilan edildi. Bakan Tekin süreci, “2013’ten itibaren başlayıp, bugün geldiğimiz noktada ulaştığımız metinlere bizi ulaştıran çok kapsamlı bir çalışma takvimi” olarak nitelendirdi. Yani Maarif Modeli taslağı 10 yıllık bir çalışmayı kapsamaktadır.
Yeni bir sistem olarak “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, okul öncesinden ortaöğretimin sonuna kadar her kademeden öğrencilerin becerilerle donatılması ve milli ve manevi değerleri içselleştirmesi için yenilikçi politika ve uygulamaların tamamını kapsayan bir eğitim modeli olarak tanımlanmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 26 Nisan-10 Mayıs arasında kamuoyunun görüş ve önerilerine açtığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı verilen yeni müfredat çalışması süreci ciddi sayıda katılım ile tamamlandı. Söz konusu çalışma 1 milyon 662 bin 780 kez indirme sayısına ulaşmış, 67 bin 284 görüş ve öneri alınmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı değerlendirmesiyle tasarı kamuoyu ile paylaşılacaktır.
YÜZYILLIK HAYALLER, ASIRLIK PROJELER
Program açıklanır açıklanmaz malum çevrelerden itirazlar yükselmeye başladı. Tepkilerin birinci sırasında programın isminin “Türkiye Yüzyılı” ile başlaması yer almıştır. Bu tanımlamaya AK Parti iktidarının siyasi sloganı olduğu gerekçesiyle şerh düşülmüştür. Oysa itirazın çıkış noktası hatalıdır. Şöyle ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ikinci yüzyılına dair yeni program ve hedeflerin yer aldığı “Türkiye Yüzyılı” vizyonu lansmanına her görüş ve kesimden kişileri davet etmiş ve salonda AK Parti lehine herhangi bir slogan atılmamış bayrak ya da flama kullanılmamıştır. İşte bu yüzyıllık vizyonun alt başlıklarından biri de “Eğitimin Yüzyılı” olmuştur.
Programa yönelik reddiyelerden biri de geçmiş ile bağ kurulmasıdır. Tarihten alınacak mesajları görmezden gelen bu kesimin anlayamadığı bir gerçek var ki; geçmişini bilmeyen geleceğini tasavvur edemez, şekillendiremez, tasarlayamaz ve inşa edemez. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın “Yüzyıllık Hayaller, Asırlık Projeler” temasıyla “Türkiye Yüzyılı” serisini başlatması toplumun hafızasını tazelemesi ve yeni nesillere örnek teşkil etmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
ESKİ TÜRKİYE ALIŞKANLIKLARI KİMSEYE FAYDA GETİRMEZ
Eleştirilerin boyutunu -eski Türkiye alışkanları ile- “laiklik karşıtlığı” ithamına vardıranlar, “maarif” kelimesinden dahi rahatsızlıklarını açıkça dile getirmiştir. Müfredatı “yeni Necip Fazıllar yetiştirme projesi” olarak tanımlamaları ise içinde bulundukları ruh halini aşikâr etmektedir.
Yeni modelin bilim, kültür, sanat ve felsefe derslerinden uzaklaştıracağına dair iddialar ise temelsizdir. Açıklanan taslak metinde bu maddelere açıkça değinilmiştir. Buna göre; tüm derslerde teknolojik ve bilimsel gelişmelerin dikkate alınması öngörülmektedir. Öğrencilerin kültür motiflerinin farklı sanat alanlarında nasıl şekillendiğini kavrayabilmeleri için faaliyetler yürütülmesi planlanmaktadır. Diğer yandan felsefi sorgulama, felsefi muhakeme ve felsefi düşünce ortaya koyma becerileri ile farklı alanlarda tutarlı görüşler geliştirebilmeleri hedeflenmektedir.
TARİH OKURYAZARLIĞI GELİŞECEK
Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve güncel tehditlerin yer alması da eleştiri konusu olmuştur. Ayrıca Atatürk gibi milli değerlere yer verilmediği iddia edilmiştir. 16 Nisan 2017 Referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında yapılan genel ve yerel seçimlerle yeni sistem milli irade tarafından -itirazlara yer bırakmayacak şekilde- tescil edilmiştir. Böylelikle tarih derslerinde bu konuların yer almasında herhangi bir beis bulunmamaktadır.
Öte yandan öğrencilerin Türkiye’nin jeopolitik önemini bölgesel ve küresel etkileri açısından değerlendi-rebilmelerinin, ülkemize yönelik iç ve dış tehditlere karşı duyarlılık kazanmalarının nasıl bir sakıncası olabilir ki? Ayrıca yeni müfredat ile tarih okuryazarı bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda geçmiş ve yakın tarihteki savaşlar, diplomatik zaferler bağlamında öğrencilerin yaşadıkları dünyayı anlamlandırabilme ve uyum sağlama becerileri geliştirmesi beklenmektedir. Böylece küresel bakış açısıyla olaylar sorgulanacak, akıl yürütülerek geleceğe yönelik isabetli çıkarım ve analizler yapma yeteneğine sahip olunacaktır. Öğrencilerin Atatürk’ün kişilik özellikleri ve yeteneklerini örnek almaları, Millî Mücadele’nin ve Türk İnkılabının anlamını ve önemini yorumlamalarına dair konular da müfredatta yer almaktadır.
Müfredatın dikkat çekici bir diğer yönü ise afetlerle ilgili olarak bireylerin alması gereken sorumlulukların da detaylı bir şekilde işlenmesidir. Bunun yanında öğrencilere doğayı tanıma ve doğa ile insan arasındaki etkileşimi doğru şekilde anlama konuları da aktarılacaktır.
ARAŞTIRAN, KEŞFEDEN VE GELİŞTİREN GENÇLİK
Kökeninde bilgi, odağında beceri hedefiyle uygulamaya konulması planlanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin çerçevesi önümüzdeki günlerde netleşecektir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin öğrencileri geleceğe çok daha donanımlı, erdemli, başarılı ve şuurlu bir şekilde hazırlanmasını sağlayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni sisteme olan ihtiyacın gerekçelerini izah ederken işaret ettiği hedef dikkat çekicidir:
“Tek tipçi, yasakçı, formatlayıcı, katı ideolojik eğitim anlayışı yerine, eğitim modelimizi soran, sorgulayan, sanata, bilime, spora, edebiyata önem veren millî ve manevi değerleri kuşanmış bireylerin yetiştirilmesi…”
Bu minvalden hareketle, itiraz eden ya da programa mesafeli yaklaşan bazı kesimlerin düşünen, eleştiren, araştıran çocukların yetiştirilmesi çağrısı karşılık bulacaktır.
Şüphesiz yeni bir sistem olduğu için eksiklikler olması olağandır, her kesimden görüş ve öneri alınması da bu gaye ile planlanmıştır. Yine de ihtiyaçlar doğrultusunda değişiklikler her zaman için söz konusudur. Karşıtlığı -eski Türkiye alışkanlığı çerçevesinde- siyaseti dizayn etme boyutuna getirmek kimseye bir fayda sunmayacaktır.
“Araştıran, keşfeden, geliştiren” bir gençliğin varlığı gelecek nesillerin yetişmesi hepimiz adına umut verici olacaktır…