7 Ekim 2023 tarihi ve akabinde Filistin Gazze’sinde başlayan ve halen devam eden olaylar Dünya insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Ya da en azından öyle olmasını ümit ediyoruz. Çünkü ilk tahlilde mevcut durumda Dünya siyasetine yön veren büyük güçlerin İsrail’in mazlum Filistin halkına uygulanan katliamı, adeta vizyona yeni girmiş bir filmin heyecanı ile izlemeleri insanlığın geleceği adına herkesi endişelendirmektedir. Her ne kadar İsrail Devleti’nin saldırılarının, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu’na karşı başlatılmış bir operasyon gibi gözükse de; meselenin arka planı irdelendiğinde İsrail saldırganlığının ve şiddettinin asıl gerekçesinin bu olmadığı aklı selim herkes tarafından bilinmektedir.
BAZI SORULAR
Yıllardır süregelen İsrail sorununun dini bir mesele olmaktan ziyade, sorunun kökenlerine inildiğinde işin ucunun tarihsel süreç içerisinde 14 Mayıs 1948 ve daha öncesine kadar uzanan azgın siyasi bir amaç olduğu bilinmektedir. İsrailoğulları’nın özellikle Arap coğrafyası içerisinde Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin, Mısır arasında kalan bu bölgeye yerleşmeleri ve yerleştirilmeleri elbette tesadüf değildir. İsrail Devleti’nin kurucu lideri olarak her ne kadar David Ben Gurion gözükse’de, Gurion ve sonrasında iktidarı ele geçiren tüm İsrail liderleri ilhamlarını, Siyonizm’in kurucusu Theoder Herzl’den alarak onun amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Bu ilhamın sirayet ettiği son kişi de Binyamin Netanyahu’dur. Bu tarihsel ilişkilendirmeyi bir kenara bıraktıktan sonra sorulması gereken bazı sorular var:
Peki Dünya bu katliama neden sessiz kalıyor? (Dünyanın büyük çoğunluğu Yahudi olmadığına göre.)
Müslüman Coğrafyaları da dahil tüm ülkeler, İsrail Devleti’ne yaptırım konusunda: Birlemiş Milletler Teşkilatını göreve, İsrail liderlerini de derhal ateşkes ilan etmeye çağırma, taraflara itidal çağrılarında bulunma eyleminde öteye neden geçemiyorlar?
İsrail neden uluslararası savaş hukukuna riayet etmiyor?
İsrail, camiye, kiliseye (el aman hükmünde olan mekanlar) sığınan insanları dahi nasıl öldürebiliyor?
İsrail, Cenevre Sözleşmesini yok hükmünde sayarak, yaralıların ve şehitlerin yer aldığı hastaneleri nasıl vurabiliyor?
İsrail, Gazze’nin geleceğini doğuran anneleri ve çocuklarını acımadan neden katlediyor?
İsrail, Dünyanın jandarmalığına soyunan Amerika Birleşik Devletleri’ni hangi illiyet bağı veya neyin bedeli karşısında arkasına alabiliyor?
BAZI CEVAPLAR
Çünkü İsrail tarihi azgın amaç ve hedefleri açısından süreci daha fazla ertelemek istemiyor.
Çünkü İsrail Müslüman coğrafyasının övündüğü nüfus olgusunda nicelikten ziyade nitelik olgusunun geçerli akçe olduğunu çok iyi biliyor.
Çünkü İsrail, dünyanın beyni ve gücü olma hususunda eğitimle birlikte paranın ve ticaretin, kendi zalimliğine giden haksız ve hukuksuz davasında asfalt yol olduğunu çok iyi biliyor.
Çünkü İsrail Türkiye ve İran dışında bölgede İslam Coğrafyasının lokomotifi olacak başka güç olmadığını çok iyi biliyor
Çünkü İsrail, Müslüman ülkeleri arasında tefrikanın var olduğunu da çok iyi biliyor…
Buna karşın Müslüman coğrafyası da petrolün ve paranın zevki sefa için önemli bir güç olduğunu biliyor.
İsrail-Filistin çatışmalarında özellikle Gazze’de her mazlumun kanı akıtıldıkça Müslüman coğrafyasında da tepki için kasa kasa, koli koli Coca cola şişeleri akıtıldığını biliyor.
Farklı coğrafyalarda mazlum Filistin halkı için yürüyüşler, mitingler ve protesto gösterileri yapıldığını da biliyor.
BELKİ DE GECENİN SON SEHERİNDEYİZ
Ancak Müslüman coğrafyası bu rehavetten, bu tefrikadan, dünya arenasında üretici olmaktan ziyade tüketici olmak rolünden vazgeçmediği müddetçe, bu coğrafyada kendilerine insan onuruna yakışan bir hayatın dizayn edilmesi konusunda müsaade edilmeyeceğini de bilmelidir. Modern silahlarla modern katliamların yapıldığı son bir aylık süreç içerisinde özellikle Türkiye’nin dolayısıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın garantör devlet sıfatı ile barış için ortaya koymuş olduğu gayret ve çabalar da dünya tarihine altın harflerle yazılacak takdire şayan bir durumdur. Bununla birlikte sayın Devlet Bahçeli’nin Gazze için yapmış olduğu çağrı da çok anlamlı olup ülke sınırları içerisinde ve dışında yer alan vicdan sahibi farklı kesimden milyonlarca insanın yüreğine dokunan merhamet ve insanlık bildirisi niteliğinde olmuştur. Buna karşın Gazze’de yaşanan katliamları, belirli bir ırkçılık paranoyası üzerinden, klişeleşmiş ancak gerçeklik payı zayıf ve eksik (Filistinlilerin topraklarını Yahudi tüccarlara satması) bilgilerle açıklayarak buradan kendilerine savunma alanı oluşturup vicdanlarını rahatlatmaya çalışanların da bu vicdansızlıklarının ruz-i mahşerde muhakemeye tabi tutulacağını hatırlatmak isterim. Kim bilir belki de gecenin son seherindeyiz…