Savunma harcamaları konusunda dünya lideri olan Pentagon’un bütçesi, genellikle ülkenin toplam federal harcamalarının önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu bütçe, aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki Amerikan askeri üslerinin işletilmesi, yeni teknolojik araştırmaların finanse edilmesi ve ulusal güvenlik ile ilgili acil durumlar için kaynakların ayrılması gibi geniş bir yelpazede kullanılıyor.
Ülkeler, egemenliklerini korumak ve ulusal güvenliklerini sağlamak için savunma harcamalarına büyük bütçeler ayırırlar. Amerika Birleşik Devletleri de dünya genelindeki en büyük savunma bütçesine sahip ülkesi olmasının yanında bu bütçeyi çeşitli alanlara ayırması noktasında da liderliği elinde bulunduruyor. Bu durum, ülkenin küresel bir güç olarak konumlanmasını pekiştirirken, aynı zamanda birçok uluslararası müttefiki için bir güvence ve liderlik kaynağı olarak görülüyor.
Savunma harcamaları konusunda dünya lideri olan Pentagon’un bütçesi, genellikle ülkenin toplam federal harcamalarının önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu bütçe, aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki Amerikan askeri üslerinin işletilmesi, yeni teknolojik araştırmaların finanse edilmesi ve ulusal güvenlik ile ilgili acil durumlar için kaynakların ayrılması gibi geniş bir yelpazede kullanılıyor. Örneğin, F-35 savaş uçağı programı gibi büyük ölçekli projeler, bu bütçeden önemli oranlarda finansman sağlıyor. Ukrayna, İsrail ve Tayvan gibi ülkelere yaptığı yardımlar da genellikle savunma harcamaları kategorisinde değerlendiriliyor. Bu yardımlar çoğunlukla askeri destek şeklinde olup, silah sistemleri, mühimmat, askeri eğitim ve teknolojik destek gibi unsurları içeriyor. Amerikan federal bütçesinde bu tür dış yardımlar, özellikle savunma ve güvenlikle ilgili olanlar, Savunma Bakanlığı (Pentagon) veya Dışişleri Bakanlığı üzerinden yönetiliyor ve finanse ediliyor. Askeri yardımların yanı sıra, bazı durumlarda ekonomik yardım ve insani destek adı altında kaynak sağlanabiliyor, ancak bu tür yardımlar genellikle ayrı bir bütçe kategorisinde ele alınıp genellikle Dışişleri Bakanlığı veya USAID (Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı) tarafından yönetiliyor.
Bu bağlamda, Amerika’nın yaptığı askeri yardımlar, savunma harcamalarının bir parçası olarak görülüp genellikle ülkenin savunma stratejisi ve dış politika hedefleri doğrultusunda şekilleniyor. Bu perspektifle ABD’nin Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yaptığı yardımlar, dış politika stratejilerinin bir parçası olarak çeşitli amaçlar güdüyor ve askeri destek, ekonomik yardım ve diplomatik güvence gibi farklı kategorilere ayrılabiliyor.
MOSKOVA’YA KARŞI KİEV
ABD, özellikle 2014 yılından sonra Ukrayna’ya askeri ve ekonomik olmak üzere çeşitli yardımlarda bulunmuştu. Bu yardımların ana nedeni, Ukrayna’nın, Rusya’nın bölgesel müdahalelerine karşı direncini artırmak ve Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemekti. Askeri yardımlar genellikle savunma teçhizatı, eğitim ve istihbarat desteği şeklinde olurken, ekonomik yardımlar ise ülkenin ekonomik istikrarını sağlamaya yönelikti. Bu yardımlar, aynı zamanda Batı ile olan bağlarını güçlendirerek Ukrayna’nın Avrupa ve NATO ile daha yakın ilişkiler kurmasına yardımcı olmayı amaçlıyordu. Rusya-Ukrayna Savaşıyla birlikte toplamda 60.8 milyar dolarlık güvenlik yardımı sağlanmış oldu. Bu yardım paketi, ABD’nin stoklarını yenilemek, savunma teknolojisi satın almak, Ukrayna için ek savunma materyalleri temin etmek, Avrupa’daki ABD operasyonları için finansman ve Ukrayna yardımının denetimi amacıyla kullanılmak üzere bölümlere ayrılıyor.
ORTA DOĞU’DAKİ BÜYÜK MÜTTEFİK
İsrail, Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’daki en önemli müttefiklerinden biri olarak biliniyor. Amerika’nın İsrail’e yaptığı yardımlar, çoğunlukla askeri yardımları içeriyor. Bu yardımlar İsrail’in bölgede kullandığı askeri ekipmanların ve kaynakların büyük bir çoğunluğunu içeriyor. Ayrıca, bu yardımlar İsrail’in bölgede askeri kabiliyetini sürdürmesine de yardımcı oluyor. Amerika, İsrail ile olan bu derin müttefiklik ilişkisini, Orta Doğu’da stratejik bir noktada güçlü bir müttefik olmasından ötürü sürdürüyor. Bu yardımlar, aynı zamanda Amerika’nın Orta Doğu politikalarında istikrar ve güvenliği sağlama hedefiyle de uyumlu bir hal alıyor. İsrail›e yapılan toplam yardım 26.4 milyar doları bulduğu biliniyor. Bu paket içerisinde Demir Kubbe ve Davud Sapanı için finansman, İsrail’e Yabancı Askeri Finansman (FMF) desteği, ABD stoklarını yenilemek ve insani yardım öğeleri bulunmak gibi ayrı kalemleri içeriyor.
ÇİN TEHDİDİNE KARŞI TAYVAN’A DESTEK
Tayvan’a yapılan Amerikan yardımları, genellikle askeri nitelikte ve bu ada devletinin kendini savunma kapasitesini güçlendirmeye yönelik olduğu biliniyor. Çin’in baskın etkisine ve potansiyel askeri tehditlerine karşı Tayvan’ın savunma kabiliyetini artırma Amerika’nın öncelikleri arasında yer alıyor. Bu yardımlar aynı zamanda Tayvan Boğazı’ndaki statükonun korunmasına ve bölgesel güvenliğin sağlanmasına hizmet ediyor. Amerika, Tayvan’ı demokratik değerleri destekleyen ve bölgesel bir denge unsuru olarak görmesi nedeniyle Tayvan’a yapılan destekler bölgesel bir güç dengesi sağlama stratejisinin bir parçası oluyor. Tayvan ve diğer İndo-Pasifik müttefiklerine yapılan yardım toplamda 8.1 milyar dolar olup, denizaltı sanayi tabanını güçlendirmek, Tayvan’a destek ve Tayvan’a verilen stokları yenilemek için kullanılacağı söyleniyor.
ABD için bu üç ülkeye yaptığı yardımlar hem bölgesel güvenlik hem de küresel stratejik çıkarları açısından önemli gözüküyor. Bu yardımlar sayesinde Amerika, müttefiklerinin güvenliğini sağlarken, aynı zamanda kendi ulusal güvenlik çıkarlarını da güvence altına alıyor. ABD için savunma harcamaları, sadece askeri bir önlem değil, aynı zamanda uluslararası politikada etkin bir araç olarak kullanılıyor. Savunma bütçesi, Amerika’nın global çıkarlarını koruma ve destekleme kapasitesini artırırken, uluslararası arenada gücünü göstermenin de bir
aracı oluyor.