“Kültürel inkârın götüreceği yer kültürel intihardır...” Yusuf Kaplan’la yeni çıkan Medeniyet Tasavvuru kitabı üzerine konuştuk. İslâmcılığa saldırının planlı olduğuna dikkat çeken Kaplan, “İslâmcılık, bir varoluş yolculuğudur. İslâm’a saldıramayanlar, İslâmcılığa saldırıyor” diyor.
- Tanpınar medeniyet krizi meselesini kavrayabilmiş ilk edebiyatçı. Ama sadece edebiyatçı değil, düşünür ve filozof tarafıyla bu bağlantıyı kurabilirsiniz. “19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” klasik bir metindir, aşılamamıştır. Tanpınar romanlarında da o şizofren hali, Doğu ile Batı arasında kalma hikayesini aynı zamanda kültürel inkar olarak tarif ediyor. ‘Kültürel inkar’ ifadesini özellikle Cumhuriyet’in önde gelen kadrolarının en önemli isimlerinden biri tarafından telaffuz edilmesi bence çok önemli bir şey. Onun üzerinden gidilebilirdi, kimse gitmedi.
Kültürel inkarın edebiyatta, kültür hayatında, sanat hayatında, mimaride nasıl yansıdığını, bizi nasıl kimliksizleştirdiğini görüyoruz. Şevket Süreyya Aydemir de İnkılap ve Kadro kitabında “Her şeyi yıktık, yerine hiçbir şey ikame etmedik” diyor. Kültürel inkarın götüreceği yer kültürel intihardır. Bizim yaşadığımız medeniyet krizi de budur. Batılılar modernite diye bir şey icat ettiler. Onu da köklere dönerek icat ettiler. Köklere dönmek keşf-i kadimdir.
VAROLUŞ YOLCULUĞU
- İslam’a saldıramayan kişiler İslamcılığa saldırıyor. İslamcılık bir varoluş yolculuğudur. İslamcılık bizim İslam’la kurduğumuz ilişkinin doğurgan olup olmadığını gösterir. İslamla kurduğumuz ilişki eğer doğrudansa doğurganlaşır, dolaylıysa dolandırır. İslam sosyalizmi, İslam milliyetçiliği, İslam liberalizmi gibi konular üzerinden İslam’ı hayata geçiremezsiniz. İslam’la kurduğu ilişki asli mi arizi mi? Asli ise bizi köklere götürecektir, dolayısıyla geleceğimizi inşa edecek tohumlar ekecektir. Arızi ise etrafında dolandıracaktır ve arızalar üretecektir sürekli. İslamcılığı terk etmek aslında Batılıların istediği olan İslam’ı terk etmeye götürecektir.
ÇAĞI TANIMADAN DEĞİŞTİREMEZSİNİZ
Ümmileşmeyi çağı tanıyarak, çağı tanımadığını ilan etme olarak tanımlıyorum ben. Doğrudan Müslüman zihniyle olup bitenleri değerlendirecek. Bütünü kavrayarak dünyaya, hakikate bakacak. Başkalarının kavramlarıyla kendi zihin dünyanızı kuramayacağınız gibi çağı tanımadan, o çağı değiştiremezsiniz de. Mümin dediğimiz kişi bütün zamanları ve mekanları kuşatan kişidir. Yeryüzünde emniyeti ancak mümin kişi teminat altına alabilir. Osmanlı bütün dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin kendileri oldukları bir medeniyet tecrübesi öğretmiştir.
TÜRKİYE BEKLENENDİR
Şu an insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun farklı dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin, inançların barış içinde, birbirlerini ötekileştirmeden nasıl bir arada yaşayabileceği sorunudur. Bunu başarabilen sadece Osmanlı’dır. Türkiye’nin Osmanlı’yı bilmemesi, gericilikle, Orta Çağ zihniyetiyle özdeşleştirmesi gerçekten insanı çıldırtan bir şey. Türkiye beklenendir.