Kudüs’teki Rubin Müzik Akademisi’nde Caz ve Beste Bölümü’nde müzik eğitimi almış olan Yahudi Gılad Atzmon da İsrail’e tepki gösteren isimlerden biri. Atzmon, askerlik esnasında, kamplarda tutulan Filistinlilere İsrail tarafından yapılan muameleleri görünce bir iç hesaplaşmaya girer: “Bu gördüklerim benim için yeterliydi. O an İsrail devletiyle ve Siyonizm’le bir ilişkimin kalmadığını anladım.”
İsrail’in kurulduğu günden beri Orta Doğu’da çatışmalar, savaşlar durmuyor. Üstün ırk anlayışıyla İsrail devletiyle vücut bulan Yahudi ideolojisi kimi Yahudilerin de tepkilerine yol açıyor.
Kudüs’teki Rubin Müzik Akademisi’nde Caz ve Beste Bölümü’nde müzik eğitimi almış olan Yahudi Gılad Atzmon da İsrail’e tepki gösteren isimlerden biri. Atzmon’un yaptığı müzik ağırlıklı olarak Orta Doğu müziklerden oluşan siyasi temalı müzik. O nedenle Atzmon, müzik aracılığıyla bölge kültürü hakkında derinliğe sahip bir isim. Bu durum belki de onu olup bitenlerle ilgili soruşturmalara, iç hesaplaşmalara iten bir durum.
Siyonist bir ailede doğup, büyüyen Atzmon ilk yıllarda keskin bir Siyonist olan büyükbabasının düşüncelerinin etkisi altında kalır: “Büyükbabam ‘Yahudi ırkı’ gururunun dirilişine inanıyordu; gençliğimde ben de öyle düşünüyordum. Tıpkı yaşıtlarım gibi, etrafımdaki Filistinlileri görmezdim… Asla onlarla kaynaşmazdık… Üstünlük duygusu ruhumuza işlemişti. Dünyaya ırkçı, şovenist gözlüklerle bakardık.”
Atzmon, askerlik esnasında, kamplarda tutulan Filistinlilere İsrail tarafından yapılan muameleleri görünce bir iç hesaplaşmaya girer: “Bu gördüklerim benim için yeterliydi. O an İsrail devletiyle ve Siyonizm’le bir ilişkimin kalmadığını anladım.”
DÜNYADA İLGİ GÖREN BİR YAZAR
Okumak için gittiği Londra’da bir yandan müzik yapan ve kendi orkestrasını kuran Atzmon, aynı zamanda da çeşitli yerlerde makaleler yayınlar ve çeşitli kitaplar yazar. “Kafası Karışıklar için Kılavuz” ve “Tek ve Biricik Aşkım” adlı kitapları, 24 dile çevrilir. Ortadoğu’da yaşanan olayları anlamaya yönelik, İsrail’in ideolojisine değindiği “Göçebe Kimlik” adlı eser onu bir anda en tanınan yazarlar arasına sokar. Yahudi siyasi kimliği üzerine yazılmış olan ve 2011 yılında yayınlanan bu kitap birçok dile çevrilir.
Atzmon, “Göçebe Kimlik” adlı kitabında Yahudi ideolojisini, Yahudi kimlik siyasetini ve Yahudi siyaset dilini ele alıyor ve çeşitli Yahudi siyasetçi ve düşünürün yazdıkları üzerinden bu görüşlerini doğrulattırıyor.
“Yolculuğuma nispeten basit bir soruyla başlıyorum. Yahudiler kimlerdir? Ya da başka sormak gerekirse, insanlar kendilerini Yahudi olarak adlandırdıklarında neyi kast etmektedirler?
Kendini- tanımlama söz konusu olduğunda, kendilerini Yahudi olarak adlandıran insanlar üç ana kategoriye ayrılabilir:
1- Bir din olarak Yahudiliği takip edenler
2- Kendilerini Yahudi bir kökenden gelen insanlar olarak görenler
3- Diğer bütün özelliklerinin üstüne ve üzerine ‘Yahudi olmaklık’larını koyanlar.”
Atzmon, bu şıklar arasında en sorunlu gördüğü “Yahudi olmaklık”ı açıklarken İsrail’in ilk Cumhurbaşkanı olan Chaim Weizmann’ın şu sözüne yer veriyor: “Yahudi olmaklık, bir Yahudi’nin yığınların içinde asimile olmasını ya da kaybolup gitmesini engelleyen eşsiz bir niteliktir. Yahudi, daima bir yabancı olarak kalmalıdır.”
SİYONİZM’İN ÇIKMAZI
Yazar, Yahudi ideolojisi olarak tanımlanan Siyonizm’i de bu üçüncü kategoriye bağlar: Siyonizm “eşine az rastlanır bir kabileci dayanışmasından beslenen küresel bir harekettir. Siyonist olmak demek, bir kimsenin Yahudi kimliğini her şeyin önüne koyması demektir.” Şaron’un kabinesinde de yer almış olan Yahudi yazar Lapid ise Yahudiliği tanımında “Yahudi olmak herhangi bir yasal ya da ahlaki kural tanımayan, derin bir bağlılıktır.”der.
Atzmon, buradan yola çıkarak üçüncü kategoride yer alanların küresel bir ideolojiye sahip olarak sadece Filistinliler için değil, Yahudi olmayan herkes için olumsuz düşüncede olduklarını vurgulamakta: “Filistinliler, sadece İsrail işgalinin kurbanları değildirler: aslında eşsiz bir küresel siyaset kimliğinin, yani Kutsal Toprakları Yahudi sığınağına dönüştüren üçüncü kategorideki insanların kurbanlarıdırlar.”
Atzmon, Siyonizm’in temellerinin dini kaynaklı olduğuna dikkat çekmekte. İsrail’in Filistin şehirlerini işgalini ve burada yaşayanları acımasızca öldürmelerini buna dayandırmakta: “Yahudi halkı adına Filistin’in biteviye talan edilmesi; Kitab-ı Mukaddes, Siyonist ideoloji ve (denizaşırı destekçileriyle beraber) İsrail devleti arasındaki manevi ideolojik, kültürel ve uygulamalı sürekliliğin bir parçasıdır. Her ikisi de başarılı siyasi sistemler olan İsrail ve Siyonizm, Yahudi kutsal metinlerinde İbrani tanrısı tarafından söz verilmiş yağmayı kurumsallaştırmışlardır. Fakat bu süreklilik, salt hırsızlıktan daha da öteye gitmektedir: “Nefes alan hiçbir canlıyı sağ bırakmayın. Tamamen yok edin… Tıpkı Rabbin size emrettiği gibi…” (Tesniye 20:16)”
“İsrail ordusu, ana amacı ‘hiç merhamet’ göstermeden ‘yok etmek’ imiş gibi sivillere karşı beyaz fosfor ve misket bombası gibi ölümcül yöntemler kullandı. 2009 Ocak ayında Kuzey Gazze’yi haritadan silerken İsrail Ordusu, belli ki Tesniye 20:16’ya uyuyordu. Onlar gerçekten de nefes alan hiçbir şeyi canlı bırakmamışlardı.
Atzmond’un bu önemli eseri, Gazze’yi yeniden yakıp yıkan Yahudi ideolojik devleti İsrail’i anlamak için oldukça önemli bir eser.
Kitabın tanıtım bülteninde yer alan bazı isimlerin kitap hakkında yazdıkları da kitabın okunmasının önemini anlamak için fazlasıyla yeterli.
“Gilad’ın kitabı insancıl bir bakış açısıyla genelde kimlik politikalarının özelde ise Yahudi kimlik politikasının mükemmel bir eleştirisini oluşturuyor. Gilad’a yapılan histerik saldırılar, saldıranların zayıflıklarını, güvensizliklerini, çifte standartlarını ve gizli gündemlerini açığa çıkarıyor. Gilad’ın hümanizmi ve insanlık savunusu kitabın her sayfasında kendini hissettiriyor.” -Prof. Francis A. Boyle