Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır ile Âkif aynı çevreden ve dost insanlar. Her ne kadar merhum Âkif, Ali Ekrem Bolayır’dan altı yaş küçük olsa da Ali Ekrem Bey, ona büyük değer vermiş, derslerinde onun şiirlerini okutmuş. Yusuf Turan Günaydın, Ali Ekrem Bolayır ve Mehmet Âkif irtibatı ile ilgili Tenkit Sayfalarında Mehmet Âkif kitabıyla bilmediğimiz bir noktayı daha gün yüzüne çıkarıyor.
Mehmet Âkif’in 63 yıllık hayat çizgisinde tamamlanmayı bekleyen eksik kareler olduğu gibi hakkında yazılanlar noktasında da bir hayli eksiğimiz olduğu aşikâr. Âkif’in hayatından ve dost çevresinden yazılanlar noktasında eksik kareleri tamamlayan çalışmaları ile tanıdığımız yazar Yusuf Turan Günaydın, bu kez Ali Ekrem Bolayır ve Mehmet Âkif irtibatı ile ilgili Tenkit Sayfalarında Mehmet Âkif (Haz. Yusuf Turan Günaydın, E. Baybars Günaydın, Atlas yay. Ağustos 2023, 120 s.) kitabıyla bilmediğimiz bir noktayı daha gün yüzüne çıkarıyor.
ALİ EKREM BOLAYIR VE MEHMET AKİF DOSTLUĞU
Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır ile Âkif aynı çevreden ve dost insanlar. Her ne kadar merhum Âkif, Ali Ekrem Bolayır’dan altı yaş küçük olsa da Ali Ekrem Bey, ona büyük değer vermiş, derslerinde onun şiirlerini okutmuş. Günaydın, Bolayır’ın Âkif’e ve şiirlerine verdiği değerle ilgili olarak “Hasta” şiirini sınıfta dura dura okuduğunu ve durdukça da okuduğu mısralara sınıfın verdiği tepkiyi ölçtüğünü örnek veriyor.
SEBİLÜRREŞAD’DA UNUTULMUŞ BİR YAZI DİZİSİ
Kitap Ali Ekrem Bolayır’ın 7 Ağustos-25 Aralık 1913 tarihleri arasında Sebilürreşâd dergisinde Sahâif-i Tenkîd: Mehmed Âkif üst başlığı ile yayımladığı yazılardan oluşuyor. Yazıların içeriğinde ise Safahat’tan seçilmiş 6 şiirin şerhi yer alıyor. Bolayır, sadece şiirleri şerh etmekle kalmıyor, Âkif’i tenkit de ediyor. Kitabı yayına hazırlayan Günaydın’ın da ifade ettiği gibi bizzat Mehmet Âkif’in yönettiği bir dergide Ali Ekrem Bolayır’ın Âkif’in sanat açısından şiirini tenkit etmesi eşine az rastlanır bir durumdur. Bu hem yazan, hem yazıya konu olan kişi açısından takdir edilesi bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Günaydın’ın dikkat çekmesinin üzerinden on beş yıllık bir zaman geçmesine rağmen Sebilürreşâd dergisinin sayfaları arasında kalmış bu tefrika, edebiyatımızda tenkit geleneği açısından da önemli bir metin olarak karşımıza çıkıyor.
GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLERİYLE ÂKİF’İN ŞİİRLERİ
Ali Ekrem Bolayır şiirleri değerlendirirken belli bir plan takip etmiş. Önce şiiri bütünüyle vermiş, daha sonra şiirin kuvvetli ve zayıf yönlerine, edebi değerine, Âkif’in şiir toplamı içindeki yerine, muhatabı üzerindeki tesirine yer vermiş. Bir diğer husus ise sadece tenkit etmemiş, olumlu yönlerini, takdir ifadeleri ile birlikte zikretmiş.
Bolayır, Âkif’i pek çok noktadan tenkit etmiş. Bunlardan bazıları: noksanlık ve fazlalık ifadeler içeren mısralara yer vermesi; hem söyleyişte hem manada tutukluk; vezin doldurmak için kelimat-ı zaide kullanması; asıl mevzudan sapıp başka mevzuları tasvire girişmesi… gibi hususlara yer verirken takdir ifadelerinde ise şu hususlara yer vermiş: şiirlerini “yaşadığı gibi yaşatmak” istemesi ve bu yoldaki başarısı, tasvirlerin güçlü, hazin, şairane oluşu; bütün bir tasvir levhasını bir kelimenin manasına sığdırabilmesi, en duyulmamış, görülmemiş fakat en tabii kafiyeleri seçerek şiir dilimizi zenginleştirmesi… gibi.
SADE AMA MAHVİYETLİ, RAKİK ŞİİRLER
Kitapta sıklıkla Âkif’in şiirlerinde tasvir ve tahkiye yolunu seçtiğini belirten Bolayır, Âkif’in çok bilinen şiirlerinden Seyfi Baba şiiriyle ilgili düşüncelerini sıralamış. Hem müstesna hem garip olarak nitelemede bulunan Bolayır, Seyfi Baba şiirinin çok sade bir şiir olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: “Mehmet Âkif her zaman ulvi, fevkalade müstesna ve mümtaz, gayet bârik ve nâzân şiirler yazmıyor hatta ihtimal ki yazamıyor. Fakat sade, mahviyetli, rakik ve hazin şiirler yazıyor, hem de pek güzel yazıyor. Bu az muvaffakiyet değildir.” (s.101) Şiirin kimi yerlerinde de bazı beyitlerin kuvvetsizliğine rağmen ilavelerle sözü çoğaltmasını tenkit ediyor ve bunun gerekçelerini de sıralıyor: “Birincisi yazılıvermiş şeyleri çizmeye kıyamamak. Şair birçok kafiyeler buluyor, o kafiyeleri yerleştirmek için beyitler yazıyor. Bir kere de beyitler yazıldı mı onlara evladı imiş gibi dokunmaktan ihtiraz ediyor. (…) İkincisi şair, kendisinin pek güzel anladığı mealin başkalarına karanlık kalmasından çekiniyor, onu tefsire, teyide kalkışıyor.” (s.103)
Âkif’in şiirinde sadeliği ve tesir gücü karşısında çarpıcı bir değerlendirme ise Hasta şiiri ile ilgili. Bolayır şiiri okuyup, öğrencilerle değerlendirmesini yaptıktan sonra sınıfta ara sıra duyulan hıçkırıklardan sonra sorar: “Bu şiiri nasıl buldunuz?” Umumi bir savt-ı bülend: “Pek güzel.” Dedim ki: “Size ben bundan çok güzel şiirler okudum. Daha geçen derste Abdülhak Hamid’in eserinden bir parçayı tetkik ettik. Acaba niçin o eserlerden hiçbiri size bu kadar tesir etmedi? Şimdi ağlıyorsunuz fakat neden dolayı ağlıyorsunuz, anlamak isterim?”
Sınıfta bütün nazarlar ilk sırada oturan Kemaleddin’e yönelir. O da şu cevabı verir: “Bu şiir bize kendi halimizi tasvir ediyor, mektepli hayatını gösteriyor. İçimizden biri, -Allah esirgesin!- verem olsa da mektebden çıkarılsa biz ne hâle gireriz? İşte siz bu şiiri okurken biz bir arkadaşımızı karşımızda görür gibi olduk, onun için ağladık.” (s.71)
Bolayır’ın metinlerinden her halükarda Âkif’in şiirleri konusunda hakkı teslim ettiği görülmektedir.