Bir yılını dolduran Gazze soykırımını bütün dünya sessizce izledi. Filistin halkının destansı direnişinde onlara kalemleriyle destek veren Filistinli yazar ve şairlere edebiyatın bu direnişteki yerini sorduk. Tariq Asrawi, Semir Atiyye, Taghreed Najjar, Nahed Al Shawa, Bisan Edwan, Ramadan Ömer, Raja Shehadeh ve dünden bugüne kalemle direnmenin ne anlama geldiğini anlattılar.
7 Ekim 2023’te başlayan Gazze soykırımı, bir yılını doldurdu. Tüm dünyanın gözleri önünde meydana gelen soykırımdan geriye on binlerce şehit, bir o kadar kayıp ve harap bir Gazze kaldı. İsrail’in sürdürdüğü çok yönlü kıyımın tek hedefi insanlar değil. İşgalci güç; bir yandan çocukları, gençleri, hocaları ve öğrencileri katlederken diğer yandan hayatta kalanların eğitim alacağı okulları, ilim ve bilim üreteceği kürsüleri, tarihini ve edebiyatını öğreneceği kitapları ve kütüphaneleri, mimarisini, şehirlerini yok etmeyi sürdürüyor. Neredeyse yüz yıldır işgale karşı direnen Filistinliler, mücadelenin sadece politik ve askeri unsurlarla kazanılamayacağını çok iyi biliyor. Kültür sahasında hedeflenen tahribata karşı mücadele edecek asli unsur; entelektüeller, edebiyatçılar ve sanatçılar. Çünkü kültür topla, tüfekle değil ancak kelimelerle korunabilir! 7 Ekim’in birinci yıl dönümünde Filistin edebiyatının önemli isimlerinden Tariq Asrawi, Semir Atiyye, Taghreed Najjar, Nahed Al Shawa, Bisan Edwan, Ramadan Ömer ve Raja Shehadeh'e edebiyatın geçmişten günümüze Filistin direnişindeki yeri ve kendilerinin direnişe katkılarını sorduk.
Rifaat el-Arir
Yazmak, bizatihi bir direniş biçimidir
Yaşasa, sorularımızı yönelttiğimiz isimlerden biri de akademik kariyeri boyunca Filistin direniş edebiyatı alanında çalışan ve kendisi de bir şair olan Rıfat el-Arir olacaktı. 6 Aralık 2023’te şehit edildiği için bu imkana erişemedik. Ancak el-Arir üç yıl önce verdiği bir derste sorularımızı büyük ölçüde cevaplıyor. Dosyamıza, Rifaat el-Arir’in edebiyatın Filistin direnişindeki yeri hakkındaki girişiyle başlayalım...
Filistinliler olarak ülkemizin işgal altındaki diğer bölgelerini hiç görmedik ama büyüklerimizden dinledik oraları. İşgal öncesinin eski güzel günlerini, özgür ve güzel Filistin’i anlatarak büyüttüler bizi. Ana vatanımız nasıl bir hikayeye dönüştü? Bunun üzerine düşünmek önemli. Artık o topraklara sahip değiliz. Oraları sevdiğimiz şiirlere, hikayelere dönüştürdük. Ana vatanımız bir hikayeye dönüştü. Memleketimizi, hikayesi aracılığıyla sevdik. İsrail şehirlerin birbiriyle ve insanların bu şehirlerle bağlantısını koparmak istiyor. Edebiyatsa onları birbirine bağlıyor. Fadwa Tuqan, 50 yıl önce çok etkili şiirler yazdı. Yazdığı şiirler sebebiyle tutuklandı ve insanlar ‘Sadece şiir yazdığı için tutuklandı.’ dediler. Edebiyatın hayatı değiştirme gücünün farkında olanlar bile söyledi bunu. Bu doğru bir düşünce biçimi değil. Çünkü İsrailli general Moshe Dayan’ın da dediği gibi Fadwa Tuqan’ın şiirleri, İsrail’e karşı savaşan 20 komando kadar güçlüydü. Taş atmadı, İsrail askeri araçlarına ateş etmedi. ‘Sadece şiir yazdı!’ İnsanlar Filistin şiirinin çok politik olduğunu söylüyorlar. Elbette öyledir. Çünkü biz işgal altında yaşıyoruz. Bu topraklarda yaşayan her birey, işgalden hayalinize bile gelmeyecek çok farklı yollarla etkilenmiştir. Bizim için politik olan bireysel, bireysel olan politiktir.