Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da püskürmesiyle Pompeii'de bir medeniyet yok oldu. Bin 700'lü yıllarda yapılan bir kazıyla lavların altında kalan eserlerin bir kısmı yeniden gün yüzüne çıkarılsa da bilim insanları, kömürleşmiş kâğıtların zarar göreceği endişesiyle o eserlere dokunmaya bile korkuyordu. Ama gelişen teknoloji bir kez daha imdada yetişti. Yapay zeka antik metinlerin şifresini çözdü ve çok önemli bilgileri gün ışığına çıkardı. Peki bu neden önemli? İşte antik dönem hakkında bildiklerimizin değişmesine neden olacak o hikaye...
Luke Farritor'ı tarihe geçiren SMS, geçtiğimiz Ağustos ayında arkadaşlarıyla eğlenirken geldi. Nebraska-Lincoln Üniversitesi öğrencisi Farritor, bu SMS sayesinde, neredeyse 2.000 yıllık bir metni deşifre etmeyi başardı.
Farritor, birkaç ay önce dünya genelinde bir yarışmaya katılmıştı. Vesuvius Challenge (Vezüv Meydan Okuması) isimli bu yarışmanın amacı, Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da püskürmesiyle kömüre dönen Antik Roma parşömenlerinin çevirisini yapmaktı.
Bilgisayar bilimleri bölümünde okuyan 21 yaşındaki Farritor da kömürleşmiş papirüslerin üzerine yazılı Yunan harflerini okuyabilecek bir yapay zekâ programı geliştirmişti.
Farritor'a partideyken gönderilen SMS'te, kömürleşmiş parşömenlerden birinin bir fotoğrafı yer alıyordu. Gelen SMS'i gören genç adam, önce bir kenara çekilip fotoğrafa baktı ardından fotoğrafı geliştirdiği programa yükleyip yeniden eğlenceye döndü.
Gece 1.00 sularında partiden ayrılıp öğrenci yurduna dönerken telefonunu cebinden çıkaran Farritor, ekrana baktığında gözlerine inanamadı. Geliştirdiği yapay zekâ destekli uygulama, fotoğrafta birçok harf seçmişti.
The Washington Post'a konuşan Farritor, "Hayrete düşmüştüm. Delirmiş gibiydim, zıp zıp zıplıyor, bağırıyor, çığlıklar atıyordum" diye anlattı o dakikaları. Hürriyet'ten Sevin Turan'ın derlediği habere göre, ilerleyen dönemde uzmanlar, Farritor'ın uygulamasının tespit ettiği harflerin oluşturduğu kelimeyi tamamlamayı başardı. O kelime Yunanca mor anlamına gelen "porphyras"tı.
İki bin yıl sonra parşömenleri okuyan ilk kişi oldu
Kentucky Üniversitesi'nde bilgisayar bilimleri alanında dersler veren Brent Seales tarafından başlatılan Vezüv Meydan Okuması'nın amacı Herkulaneum parşömenlerinin okunmasıydı.
Yarışma kapsamında yaptığı keşifle 40.000 dolar ödüle layık görülen Farritor, yaklaşık 2.000 yılın ardından parşömenleri kısmen de olsa okuyabilen ilk kişi oldu.
Seales, geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında, yaklaşık 20 yıldır harfleri deşifre etmeye çalıştığını belirterek, "İnsanlar parşömenlerin asla okunamayacağını çünkü metni ayırt etmenin çok zor olduğunu söylüyordu. Ama bugün tam olarak bundan bahsediyoruz" ifadelerini kullandı.
Parşömenler 1750'lerde bulundu
Herkulaneum parşömenleri, binlerce yıl önce Pompeii şehri yakınlarındaki bir kütüphanede saklanıyordu. Vezüv'ün MS 79'da püskürmesiyle bu kütüphane de yandı ve volkanik çamur ve küllerin içine gömüldü.
Parşömenlerin 800 kadarı, 1752 yılında yapılan kazılarla gün yüzüne çıkarıldı. Ancak araştırmacılar, kömürleşmiş parşömenleri açmanın kalıntılara zarar verebileceği endişesini taşıyordu. Nitekim yapılan birkaç denemede açılan parşömenler parçalanırken içeriğindeki metinlere de ulaşmak mümkün olmadı. Bu nedenle 19'uncu yüzyıldan günümüze kadar parşömenleri açma girişiminde bulunulmadı. Tarihçiler, parşömenlerin Jül Sezar'ın kayınpederine ait olabileceğini tahmin ediyor.
Seales, yaptığı açıklamada 2002 yılında ekibiyle birlikte geliştirdikleri bir tür bilgisayarlı tomografi yazılımı sayesinde açılmamış belgelerin içlerini görmeyi başardıklarını belirtti. Daha önce bu programı kullanarak başka açılmamış antik metinleri de okuyan Seales, ilerleyen dönemde Herkulaneum parşömenlerinin içeriğindeki yazıları da görebileceklerini umduklarını ifade etti.
Bu amaçla Seales, 2009 yılında Avrupa'da parşömenlerin sahibi olan dört kurumdan biri olan Institut de France'ı ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında bir parşömeni tarayan Seales'ı kötü bir sürpriz bekliyordu.
Mürekkep de kömürden olunca okumak mümkün değil
Diğer örneklerin aksine, bu parşömeni yazmak için kullanılan mürekkep metal içermiyordu. Kömür ve su karışımı kullanılarak üretilmiş olan mürekkebin yoğunluğu ile papirüsün yoğunluğuna eşitti. Bu da bilgisayar programı aracılığıyla yazıları okumayı imkânsız kılıyordu.
Ancak bu engel Seales'ı yıldırmadı. Yapay zekâ günden güne gelişiyordu. Seales, 2016'da yeni bir program tasarladı. Bu program belgelerin üzerindeki kömürlü mürekkepleri de görebiliyordu.
Seales ve ekibi, 2019 yılında parşömenlerden birinin çok net bir taramasını kamuoyuyla paylaştı. O dönemde büyük ses getiren bu başarı bilim ve sanat kuruluşları ile Silikon Vadisi'nin tanımış yatırımcılarından da önemli destekler aldı.
Ancak Seales projeyi daha da ileri götürmek için yardıma ihtiyaçları olduğunu düşünüyordu. Çünkü bilgisayarlı tomografi taramaları ortaya bir harfler yığını çıkarıyordu. Bu harfleri anlamlandırmak için rulo şeklindeki kâğıdın neresine denk geldiklerini bulmak gerekiyordu. Kaydedilen ilerleme, Seales'ı yazılımlarını kamuoyuna açıp ödül vaadinde bulunursa, daha hızlı gelişme sağlanabileceğine ikna etmişti.
Bir milyon doların üstünde ödül vaat edildi
Seales ve yatırımcıları, Mart ayında Vezüv Meydan Okuması'nı başlattı. Parşömenlerin taramalarını deşifre edebilecek katılımcılara 1 milyon dolardan fazla ödül vadedildi. 59 yaşındaki Seales ve diğer araştırmacılar, ellerindeki verileri ve taradıkları iki parşömenin fotoğraflarını yarışmanın internet sitesi üzerinden kamuoyuyla paylaştı. Yarışmaya çoğunluğu makine öğrenmesi alanında uzman olan 1.500 kadar kişi katıldı.
Aşağı yukarı Seales'ın araştırmalarına başladığı dönemde dünyaya gelen Farritor, Vezüv Meydan Okuması'nı bir bilim podcast'inde duyduğunu katılmaya karar verdiğini belirtti. Mart-Temmuz döneminde SpaceX'te staj yaptığını, bu nedenle çok fazla zamanı olmadığını söyleyen Farritor, parşömenleri deşifre etme üzerine geceleri ve hafta sonları çalışabildiğini ifade etti.
Farritor gizemi çözmekle uğraşırken, başka katılımcılar da kendi çalışmalarını sürdürüyordu. Onlardan biri de Californialı bir girişimci olan Casey Handmer'dı.
Handmer, parşömenlerin üzerinde bazı koyu noktalar ve çizgiler görmüş ve Ağustos başında bunların mürekkep olduğu sonucuna varmıştı.
Önce 6 sonra 10 harfi belirledi
Handmer bulgularını diğer katılımcılarla paylaştı. Bu sayede Farritor, yapay zekâ yazılımını mürekkepli kısımlardaki harfleri açığa çıkaracak şekilde ayarlamayı başardı. Kısa süre içinde bazı harflerin parçaları açığa çıktı. Bu da Farritor'ın programının harflerin tamamını tespit etmeye yakın olduğu anlamına geliyordu.
Birkaç hafta sonra Farritor, Omaha'da bir arkadaşının evinde partideyken Vezüv Meydan Okuması'nın organizatörleri bir pasajdan bir görseli daha katılımcılarla paylaştı. Farritor, uygulamasının 6 harfi tespit ettiğini görünce ekran görüntülerini alıp annesine ve yarışmanın organizatörlerine gönderdi. Bir sonraki hafta da yazılımını kullanarak 10 harfi daha belirlemeyi başardı.
Handmer da parşömenlerin içindeki mürekkebi tespit ettiği için 10.000 dolarla ödüllendirildi. Diğer yandan Youssef Nader isimli bir biyorobotik araştırmacısı da Farritor'dan birkaç ay sonra kendi çabalarıyla "porphyras" kelimesini tespit ettiği için 10.000 dolar ödül aldı.
Napoli Federico II Üniversitesi'nde papirüsler üzerine çalışmalar yürüten Federica Nicolardi düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, Farritor'ın elindeki görselleri görünce şoke olduğunu belirtti.
Bununla birlikte araştırmacılar, Farritor'ın tespit ettiği kelimenin hangi bağlamda kullanıldığını bilmiyor. Nicolardi "porphyras" kelimesinin giysilerin renklerini ya da Antik Roma'da değerli kabul edilen mor boyayı kastediyor olabileceğini belirtti.
140 karakter okuyana 700 bin dolar
Seales, bir parşömenin tüm içeriğinin açığa çıkarılabileceğine inandığını, bazı kelimeler eksik olsa da geliştirilen yazılımların bu metinleri tamamlayabileceğini belirtti ve ekledi: "Parşömenin içindeki hasarı görebiliyoruz ama bunların önemli bir kısmı dijital olarak tamir edilebilir."
Araştırmacıların gözünde en önemli keşif modern teknoloji sayesinde herkesin parşömenleri okuyabilecek olması. Vezüv Meydan Okuması şu an dört parça metinden en az 140 karakter (Twitter'ın ilk versiyonlarındaki tweet'lerin uzunluğu) deşifre edebilecek ilk kişiye 700.000 dolar vadediyor.
Mayıs ayında mezun olduktan sonra start up'larda çalışmak istediğini söyleyen Farritor, daha fazla parşömeni deşifre edebilmek için çalışmaya devam ettiğini belirtti. Kazandığı 40.000 dolarla yeni bilgisayarlar alacağını da sözlerine ekleyen Farritor, "Büyük ödülü ben kazanacağım" ifadelerini kullandı.
Bu neden önemli?
Parşömenlerin tamamının okunması Antik Yunan ve Roma metinlerine yönelik akademik çalışmalara bambaşka bir soluk getirebilir. Eldeki parşömenlerin çoğunun kazıların yapıldığı villanın sahibi olan Piso'nun himayesindeki Epikürcü filozof Gadaralı Filodemos'un kişisel kütüphanesinde saklanmış gibi görünüyor. Birçok araştırmacı Piso'nun şahsi kütüphanesinin de Latince ve Yunanca birçok önemli eseri barındırdığını, ancak bu kütüphanenin henüz kazı yapılmamış bir odada bulunduğunu düşünüyor.
Bristol Üniversitesi'nde papirüs uzmanı olan Robert Fowler, The New York Times'a yaptığı açıklamada, "Burası varlıklı bir aristokratın kır eviydi. Piso'nun burada çok fazla kitabı olması gerekiyordu; özellikle de Latince kitapları. Onların çok azı villada bulundu" dedi.
Antik Latince ve Yunanca metinlerin çok büyük bir kısmı kayıp. Örneğin Sofokles'in 120'den fazla oyun yazdığı biliniyor. Ancak bu oyunlardan sadece 7'si tam anlamıyla günümüze ulaştı. Titus Livius'ın 142 ciltlik Roma tarihinden geriye sadece 35 kitap kaldı. Sapfo'nun şiirlerinin neredeyse tamamı kayıp. Dolayısıyla klasiklerden oluşan bir kütüphanenin tam anlamıyla kurtarılması Antik Yunan ve Roma toplumlarının daha iyi anlaşılması için çok önemli.
Fowler, "Böyle bir kütüphanenin kurtarılması, antik dünyaya dair bilgimizi hayal edemeyeceğimiz şekillerde dönüştürecektir. Bunun etkisi Rönesans'ta el yazmalarının yeniden keşfi kadar büyük olabilir" ifadelerini kullandı.
Hiç bilmediğimiz başyapıtlar ortaya çıkabilir
Günümüze kadar ulaşan Yunanca ve Latince metinler defalarca kopyalandı. Bazı araştırmacılar, Orta Çağ'da el yazmalarının elle kopyalanmasının pahalı bir işlem olması nedeniyle sadece en kaliteli yapıların korunduğunu, daha zayıf metinlerin ise kaderine terk edildiğini savunuyor.
Ancak hangi metinlerin günümüze ulaştığına bakıldığında, dikkatli bir seçilimden ziyade şans faktörü rol oynamış gibi görünüyor.
Örneğin Lukretius'un başyapıtı "De Rerum Natura" (Varlığın Yapısı), tek bir el yazmasından çoğaltılarak günümüze ulaştı. Aynı şekilde Katullus'un şiirlerinin tamamının kökeni tek bir belge. Bu bağlamda, Piso'nun kütüphanesinin kurtarılması hem yeni yapıtlarla tanışmamızı hem de bugüne kadar gelen kopyaların daha erken ve bozulmamış versiyonlarına ulaşmamızı sağlayabilir.