Organ yetmezliği başta olmak üzere birçok önemli hastalığın kaynağı olarak öne çıkan diyabetle mücadelede "kılavuz" dönemi başladı.
Organ yetmezliği başta olmak üzere birçok önemli hastalığın da kaynağı olarak öne çıkan ve tüm dünyada "salgın" boyutunda tehlikeli şekilde artış gösteren diyabetle mücadelede, "kılavuz" dönemi başladı.
Sağlık Bakanlığı himayesinde, Türk Diyabet Cemiyeti, Türkiye Diyabet Vakfı ile Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma, Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet, Diyabet Hemşireliği, Diyabet, Obezite ve Beslenme derneklerinin yürüttüğü çalışmalar sonucu "İnsülin Enjeksiyon Teknikleri ve Tedavileri Kılavuzu" hazırlandı.
Ortak bir çalışmanın ürünü olarak yayımlanan kılavuz, ülke genelinde, Sağlık Bakanlığı'na bağlı hizmet veren hastane ve sağlık tesislerine gönderilecek. Kılavuzda, doğru teknik ve dozda yapıldığında hayat kurtaran insülinin enjeksiyon uygulaması için önemli bilgiler ve yeni standartlar yer alıyor.
Hem sağlık personelinin hem de hastanın konuya daha bilinçli yaklaşmasına da olanak sunacak kılavuzla Türkiye'de, yüksek düzeylerde seyreden kan şekeri ortalamasının düşürülmesi ve bu alanda standardizasyon sağlanması amaçlanıyor.
Ne hastalığı önleyebiliyoruz, ne de oluştuktan sonra kontrol altına alabiliyoruz
Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, Türkiye'de çok uzun zamandır Türkiye Diyabet Vakfı başta olmak üzere, diyabet ve endokrin ile ilgili meslek kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı ile önemli projeler yürüttüğünü, el birliğiyle hastaların yararına çok iş yapıldığını söyledi.
Dağdelen, Türkiye'de yeterli imkan ve teknoloji bulunduğu halde şeker hastalığının kontrol altına alınmasında ilerleme sağlanamadığını ifade ederek, "Ne hastalığı önleyebiliyoruz, ne de hastalık ortaya çıktıktan sonra kontrol altına alabiliyoruz. Çok korkunç rakamlar söz konusu. Hastalarımızın yüzde 70'inin mümkün olduğu halde kan şekeri kontrol altında tutulamıyor." dedi.
Topyekün çalışarak şeker hastalığını kontrol altına almak zorundayız
İnsülinin hayat kurtaran bir tedavi olduğunu ve bu yüzden Nobel Ödülü'ne layık görüldüğünü dile getiren Dağdelen, şunları kaydetti:
"Türkiye'de 'insülin bağımlılık yapar, zarar verir' gibi birtakım şehir efsaneleri var. Bu gibi bize ait yerel engellerimiz var önümüzde. Ayrıca yüksek teknoloji diyabet tedavisine çok ciddi fayda sağladı. Hastalar, bir tükenmez kalem boyutundaki insülini cebinde taşıyabileceği konfora erişti. Envaiçeşit yepyeni ilaçlar ülkemizde kullanılabiliyor. Türkiye, diyabete harcayabileceği kadar para harcıyor zaten. Yelken, kürek uğraşıyoruz ama netice yok. Bir yerde bir sıkıntı var. Bu kılavuzun Sağlık Bakanlığı tarafından sahiplenilip tüm teşkilata dağıtılıyor olması bu bakımdan çok anlamlıdır. Çünkü Bakanlıkta da bu sorun görülüyor. Mevcut tedavi seçeneklerini verimli şekilde, olması gerektiği gibi kullanamıyoruz. Burada sağlık personellerinin de hastaların da eksik ve kusurları var. İkisine birlikte bir şekilde müdahale etmek gerekiyor. Bütün ülke, topyekün çalışarak şeker hastalığını kontrol altına almak zorundayız."
Kılavuz orta ölçekte insülin tedavisinin verimini ve başarısını artıracak
Prof. Dr. Dağdelen, pek çok çalışmanın yıllar içerisinde Türkiye'de kan şekeri ortalamasının yükseldiğini gösterdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Elbette bu sorunu halletmek tek başına kılavuzla olacak şeyler değil. Şu anda diyabeti tedavi ederken insülin kullanan hastalarımız için yüksek teknolojiyle bir tedavi uyguluyoruz. Ancak bu tedaviyi usulüne uygun yürütmek durumundayız. Yüksek teknolojiyle üretilmiş bir tedavi uygunsuz dozda, uygun olmayan iğneyle uygunsuz yere yapılırsa sadece boş yere ilaca avuç avuç para verilmiş olur, hastalar günde 7-8 kere parmaklarından canları yanarak kanlarını ölçerler ama organları korunamaz. Yüksek teknolojiyi olması gerektiği gibi kullanmamız gerekiyor. Bu kılavuz, diyabette önemli bir standart sağlayacak. Kılavuz orta ölçekte insülin tedavisinin verimini ve başarısını artıracak. Uzun vadede de elbette amacımız, diyabete bağlı her türlü organ hasarını önlemektir."