Küresel kültürel iktidarın elini kolunu sallayarak onlarca yıldır gerçekleri örttüğü artık aşikar. Hollywood gibi endüstriyel merkezlere alternatif oluşturmak kolay değil. Ama imkansız da sayılmaz. Peki, neler yapılabilir? Direnişin bu mecralarda sesinin gür çıkabilmesi için gerekli zemin ve örnekleri nelerdir?
Filistin’de sistematik şekilde uygulanan soykırım devam ederken kültür sanat alanındaki manzaradaki ilginç nüanslar netleşmeye devam ediyor. Başından beri soykırımı lanetleyenler aforoz ediliyor, sessiz kalanların sırtı sıvazlanıyor, İsrail’i destekleyenler ise öne çıkarılıyor. Sektörler, mecralar, zeminler ve isimlere bakıldığında insanlık ailesinin kurtulması gereken karteller, klanlar, klikler ve kavuşması gereken bağımsız mecraların ihtiyacı ön plana çıkıyor.
NÜFUS AVANTAJI KULLANILAMIYOR
Dünya sinema endüstrisinin merkezi Hollywood. Bunun kısa vadede değişmesi mümkün değil elbet. Fekat Çin, Hindistan, Avrupa merkezli bazı ülkelerin etkisi ile endüstri etkisinin dağılması muhtemel. İşte bu yüzden, üretimi kazanca çeviren, yetişmiş eleman sıkıntısı yaşanmayan ve üretilen eserin dağıtımında sorun yaşanmayacak planlamalar ile Hollywood’un karteli sarsılabilir. Çok zor bir durumdan bahsettiğimizin farkındayız. Ama neden olmasın!
Çin, son yıllarda büyük prodüksiyonlara ciddi paralar harcadı. Son yılların en çok izlenen filmleri arasında mutlaka Çin yapımları var. Çünkü çok büyük bir nüfus potansiyeli de söz konusu. Çin’in yanına Hindistan, Rusya, Türkiye, Endonezya, Türki Cumhuriyetler, Güney Amerika Ülkeleri, Arap ülkeleri ve Afrika potansiyelini koyarsak emsalsiz bir gücün ortaya çıkabileceğini görebiliriz. Nüfus etkisinin doğru kullanılması, üretimdeki maharetlerin paylaşılması ve mecraların ortaklığı gibi adımlarla orta vadede bunun olması mümkün.
DAĞITIM AĞI VE DİJİTAL MECRALAR
Hollywood filmlerinin en önemli avantajı, anında dünyanın dört bir tarafında gösterime girebilmesi. Çünkü dünyadaki sinema salonlarının da ciddi bir kısmı Hollywood’da film üreten stüdyolara bağlı. Doğrudan bağlı olmayanlar da ticari olarak mecbur. Bu dağıtım tekelinin kırılması halinde Hollywood’un beli bükülmüş olur.
Tam da bu noktada dijital mecralar gerçeği devreye giriyor. Zira Hollywood’da en çok tartışılan konulardan biri bu. Sinema salonlarına geleceği, dijital mecraların konumlanmasına bağlı. Ve eveti, Çin başta olmak üzere dünyanın bazı bölgelerindeki yerel dijital mecralar yine burada karteli etkiliyor (Çin ekonomik ve nüfus potansiyelinin yanında katı iç politikası ile sorun teşkil ediyor elbet).
Türkiye’nin ilk dijital mecrası olan BluTV’yi Warner Bros.-Discovery’nin alması da bu noktada ABD merkezli atılan adımdır. Zira Warner Bros. Hollywood’un en önemli stüdyolarından biri olmasının yanında dijital mecraları domine eden güçlerden de biri. Türkiye’nin pazar payı en büyük dijital mecrasını satın alıyorlarsa dünyanın kalan bölgelerinde ne yaptıklarının varın siz düşünün… Buna karşı hareket etmek kolay değil. Ama neden olmasın!
Sinema üretimi, çalışanlar, sinema salonları ve dijital mecraların yanı sıra direnişe destek olması gereken çok önemli bir nokta da ekipman üretimi. Film çekiminde kullanılan ekipmanın neredeyse tamamı yabancı kaynaklı. ABD, Uzak Doğu ve Avrupa merkezli üretimler. Yerli üretimler endüstride henüz büyük söz sahibi değil. Ama neden olmasın!
OTORİTE BOŞLUĞU MU?
Sanatın ve endüstrinin zamana yayılan kıymet belirleme aşamasında en önemli basamaklarından biri de eleştirmenler, otoriteler ve bu kimselerin sesini duyuracak mecralardır. Hollywood ya da Avrupa kaynaklı çok sayıda sinema sitesi söz konusu. Bunların yazarları da bir filmin kaderini etkileyecek derecede küresel güce sahip. Peki, “Batı” dışındaki sinema mecraları ne durumda? Maalesef durum hiç iç açıcı değil. Ülkemizde bile ulusal gazeteler arasında sinema sayfası olan sadece Yeni Şafak kaldı. Sinema haberleri ya da değerlendirmeleri artık hafta sonu eklerinde ve internette yer bulabiliyor. Sosyal medya destekli, zamanın ruhunun farkında olan, insanları sinemanın gerçeklerine uyandıracak oluşum sadece ülkemizde değil bütün “Doğu” toplumlarında elzem.
YA KISA FİLM…
Kısa filmin gücünü hafife almak da üzücü… Uzun metraj filmlerin üretiminin zor olmasının yanında kısa filmin etkisi kullanılmalı. Çeşitli kısa film platformları, üretim alanları, destekler, ortamlar hazırlanmalı, soykırım ve benzeri utanç vesikaları aralıksız anlatılmalı. Kısa filmlerin insanlara ulaşabilmesi adına da alternatif mecralar oluşturulmalı.
Hollywood’daki grev anlaşması oylamaya sunuldu
ABD’de Beyaz Perde Aktörleri Derneği (SAG) ile Amerikan Televizyon, Radyo Sanatçılarının (AFTRA) başlattığı grev 4 ayın sonunda bitti. Müzakereler sonrası varılan anlaşma sendika üyeleri arasında oylamaya sunuldu. Yüzde 78 oranında evet oyuyla grev sona ermiş oldu. Önce senaristlerin başlattığı sonrasında oyuncuların da dahil olduğu grev sebebiyle birçok yapım ertelenmiş, büyük filmlerin gösterimleri ya da setleri iptal edilmişti. Grevin Hollywood’da maliyetinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.