Sözde demokrasi için yürüyüşe çıkan barolar, yıllarca kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımadı. Kimi avukat başörtüsü, kimisi sakalı nedeniyle barolardan baskı gördü.
Sözde demokrasi ve savunma makamının siyasallaşacağı iddiası ile kaos yürüyüşüne çıkan barolar, geçmişten günümüze gırtlağına kadar siyasetin içindeydi. Her darbe muhtıra döneminde müdahalecilere alkış tutan barolar kendileri gibi düşünmeyenlere de hayat hakkı tanımadı. Kimi avukat başörtüsü, kimisi sakalı nedeniyle barolardan baskı gördü. CHP’nin talimatıyla hakkında soruşturma açılan bile oldu. Yenişafak bugün demokrasi perdesi arkasına sığınıp siyaset yapan baroların zulmüne uğrayan avukatlarla konuştu.
2008 yılında Staj Eğitim Merkezi’nde eğitim alırken başörtüsünün üzerine peruk takan Avukat Betül Arısoy, “Dersten çıktım arkadaşları beklerken peruğu çıkardım, başörtüm kaldı. Biri yanıma yaklaşıp, ‘Kafana ne takıyorsan tak öyle’ dedi. ‘Benimle nasıl konuşuyorsunuz’ diye tepki gösterdim. Bu kişi o dönemin Barolar Birliği Disiplin Kurulu üyesiymiş. ‘Avukatlar dürüst olmalıdır’ diye bir meslek ilkemiz var. Benim başörtüsü üzerine peruk takarak bu kuralı ihlal ettiğimi öne sürerek beni baroya şikayet etti. Tutanak tutturdu, baro savunmamı bile almadan uyarı cezası verdi” dedi. Altınsoy, “O dönem staj eğitim merkezine ‘avukatlar dürüst olmalıdır, başörtüsünü perukla ihlal edenler bu kuralı ihlal ediyor’ yazıları asılırken, baro odalarına ‘başörtülü avukat olmaz ihbar edin’ şeklinde cadı avı başlattılar. Dışladıkları, zorbalık yaptıkları bizleri yürürken de temsil etmiyorlar. Son kale olarak nitelendirdikleri barolarda kendi iktidarlarını korumak için yürüyorlar” diye konuştu.
Avukat Öznur Uslu, 2000’li yıllardan beri baro yönetimlerinin sürekli ayrımcılık yaptığını belirterek, “İstanbul Barosu staj eğitim merkezinde 40 gün avukatlıkla ilgili ders görüyordum. ‘Başörtüsü takamazsın’ dediler ama ben devam ettim. Baro yönetim kuruluna kendi hakkımızı da savunamayacaksak nasıl avukatlık yapabileceğimizi söyledim. Avukatlık stajımı Yozgat’a aldırmak zorunda kaldım. Evli ve çocukluydum. 4 kere İstanbul’dan Yozgat’a gitmek zorunda bırakıldım” dedi. 46 bin üyeli İstanbul Barosu’nun 7 bin kişi tarafından seçilen zümrece yönetildiğini aktaran Uslu, “Demokrasiyi önce kendi içinde sağlamak gerekir ancak mevcut baro sisteminde bunun sağlanması çok zor. İstanbul’da 40’ın üstünde ilçe var, gerek baro yönetiminin siyasi polemikleri gerekse gerçekleştirdikleri uygulamalardan dolayı avukatlara yeterli hizmet sağlanamıyor” diye konuştu.
20 yıllık Avukat Sakiye Pehlivan, meslek odası olan baroların özellikle özgürlüklere sahip çıkması gerekirken, çok sayıda avukatın iş yapmasına engel olmak üzere programlandığını söyledi. Başörtülü fotoğraflarla ruhsat alamadıklarını hatırlatan Pehlivan, “CHP Milletvekili Asude Şenol o dönem Bursa Baro Başkanıydı. Bursa Barosu Yönetim Kurulu beni 2,5 ay kabul etmedi. Bu durumu Barolar Birliği’ne şikayet ettim, şikayetim kabul edildi ama bu kez Bursa Barosu’ndan kınama cezası aldım. Baronun haklarımı koruyacağına ve tarafsız davranacağına inanmıyorum” dedi. Baro gelirlerinin akibetinin de belirsiz olduğunu savunan Pehlivan, “Baroların bütçelerinin tartışılmaması için mevcut baro yapısının düzenlenmesine itiraz ediliyor” diye konuştu.
- Kadıköy Belediyesi’yle bir müvekkilinin davalık olduğunu söyleyen Avukat Dursun Küçük, Kadıköy Belediye Başkanı’nın kendisini baroya şikayet ettiğini söyledi. Küçük, İstanbul Barosu’nun hakkında disiplin soruşturması açtığını belirterek “Benim barom ifade özgürlüğünün yanında olduğunu söylüyor ama bunun için Ankara’ya yürümeye gerek yok, Kadıköy’e kadar yürüse yapılan hukuksuzlukları görecekti” dedi.