PKK’nın kurbanı ilk öğretmen Mehmet Saygıgüder’in şehit edilişinin üzerinden 39 yıl geçti. Babası öğrencilerinin gözü önünde 7 kurşunla vurulduğunda 6 yaşında olan Filiz Saygıgüder, hem gururlu hem de hala acı içinde. Saygıgüder o zor günleri “Okulun önünden her geçtiğimizde hüzne boğulurduk. Yıllarca okul duvarındaki kan izlerine baktık, yıllarca boyamadılar” diyerek anlatıyor.
PKK’nın şehit ettiği ilk öğretmen Mehmet Saygıgüder’in acımasızca katledilmesinin üzerinden 39 yıl geçti. Babası okul bahçesinde 7 kurşunla vurulduğunda 6 yaşında olan Filiz Saygıgüder, “O acıyı 39 yıldır icimizde taşıyoruz. Umarım bu olanlar son olur” diye konuştu.
Gaziantep'in Şahinbey ilçesindeki Aliye Ömer Battal İlkokulu'nda müdür yardımcısı olarak görev yapan Mehmet Saygıgüder, 26 Haziran 1979 günü çalıştığı okulun bahçesinde şehit edildi. Öğrencilerinin gözü önünde 7 kurşunla sırtından vurulan Saygıgüder kayıtlara, PKK'nın şehit ettiği ilk öğretmen olarak geçti. Şehit öğretmenin kızı Filiz Saygıgüder, kanlı saldırının üzerinden geçen 39 yılda yaşadıklarını Yeni Şafak'a anlattı.
FOTOĞRAFLA HEDEF GÖSTERDİLER
26 Haziran günü ders arasındayken saldırının gerçekleştiğini anlatan Filiz Saygıgüder, "Ders arası olduğu için babam bahçedeymiş. Saat 8.15 sularında iki kişi okulun bahçesine kurşun yağdırmış. Bize ulaşan evraklarda vuran iki kişi babamı hiç tanımadığını söylüyor. Sadece ellerine bir fotoğraf tutuşturup, gidip bu adamı vurun demişler. O kadar" dedi.
PKK TUTANAKLARA GEÇTİ
Babasını katleden iki teröristin PKK bağlantısının sıkıyönetim mahkemesinden gelen tutanaklara da yansıdığını söyleyen Saygıgüder, "İki saldırgan bulundu. Mahkemeye çıktılar. Dedem yıllarca Adana'daki sıkıyönetim mahkemesine gidip geldi. Ama neye yarar ki, ister bulunsun ister bulunmasın... Bu kişilerin terör örgütü PKK'yla bağlantısı da tespit edildi. Sıkıyönetim mahkemesinden gelen yazılar verilen karar da bunu gösteriyor. Çok küçüktük, olayı bu tutanaklarda okuduklarımızdan biliyoruz" diye konuştu.
BABAMIN ÖLÜSÜNÜ BİLE GÖREMEDİK
Babasıyla ilgili yalnızca elinden tutup okula gittiği günleri hatırlayan Saygıgüder, "Ben 6 yaşındaydım. 12 Eylül 1980 darbesinin hemen öncesiydi. Türkiye'nin çok sancılı süreçten geçtiğini anlatıyor büyüklerimiz. Annem lohusaydı, kardeşim Ülkü 26 günlüktü. Askerler eve geldi. Önce babamın yaralı olduğunu haber verdiler. Daha sonra şehit düştüğünü öğrendik. Sıkıyönetim gerekçesiyle annem cenazeye gidemedi. Babamın ölüsünü bile bize göstermediler"
İNŞALLAH SON OLUR!
Terör örgütü PKK'nın öğretmenlere yönelik katliamları yıllardır sürüyor. Necmettin Öğretmen ve Aybüke Öğretmen'in şehadetleri de yürek burkan son katliamlar arasında yerini aldı. Bu olanların son bulmasını isteyen Saygıgüder, "Umarım bu olanlar son olur. O acıyı 39 yıldır icimizde taşıyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu sözler klişe belki ama kimse kimsenin acısını anlayamıyor. Kaybettiği zaman anlıyor insan bazı şeylerin değerini. Kaybetmek çok kötü bir şey. Allah hiç kimseye ne anne, ne baba ne de evlat kaybı yaşatmasın. Çok zor. Gerçekten çok zor. Yani insanlar sevdiklerine değer versinler. Çünkü daha sonra belki şansları olmayacak" şeklinde konuştu.
Yıllarca o duvarı boyamadılar
Şu an 45 yaşında olan Filiz Saygıgüder o günlere dair yürek burkan anısını şöyle anlattı: “Babamın öldürüldüğü okul rahmetli dedem ve ninemin evine çok yakındı. Onlara giderken okulun önünden geçerdik. Her geçtiğimizde malum, hüzne boğulurduk. Yıllarca okul duvarındaki kan izlerine baktık, yıllarca boyamadılar. Babamın ilk şehit olması büyük bir gurur belki. Şehadet her kula nasip olan bir şey değil ama bir o kadar da acı. Parkta oynayan bir çocuk baba dediği zaman bile dönüp bakıyorsunuz. Bu yaşımda olmama rağmen birisi baba dediğinde kötü oluyorum. Çünkü 6 yaşımdan sonra hiçbir zaman baba diyemedim.”
Yaşamaya korktuk
Babası şehit olduğunda kendisi 6 yaşında, kardeşi Ülkü ise 26 günlük olan Filiz Saygıgüder, babasını kaybettikten sonra çok zor günler geçirdiklerini anlattı: “Aç yattığımız, elektriğimiz olmadan uyuduğumuz günler oldu. Şu an hayatımız elbette farklı ama o günler çok zor geçti bizim için. Babamın şehadetinden sonra Halk Eğitim öğretmeni olan annem, Gaziantep’in bir köyüne çalışmak için müracaat etti. Ama iki kız çocuğu olan bir kadın için köyde çalışmak çok zordu, biz yaşamaya korktuk. Daha sonra annem işini bıraktı, ben çalışmaya başladım. Şu an devlet memuruyum.”