AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Marmara Denizi'nde etkili olan müsilaj sorunu ile ilgili konuşan Çelik, "Biyolojik arıtma tesisi yapmanın ne kadar önemli olduğu, temel atmama töreni düzenlenmesinin ne kadar yanlış bir iş olduğu ortaya çıktı. Üç yılda tamamlanacak bir eylem planı devreye girdi, tavizsiz uygulanacak." ifadelerini kullandı. HDP'ye yeniden açılan kapatma davası ile ilgili soruları da yanıtlayan Çelik, "Eksikler var diye iade edilmişti. Zannediyorum eksiklerin tamamlanmasıyla başlayan süreç. Milletvekili sıfatı taşıyan bir kişinin 'devlet katildir, seri cinayetler işliyor' demesi... Biz bu üslubu silahlı terör örgütleri tarafından kullanılan üslup. Bu ülkenin meşruiyetine inanan herkesin bu milletvekilini lanetlemesi gerekir." şeklinde konuştu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulunmak üzere kameraların karşısına geçti.
Ömer Çelik'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Marmara Denizi'nde yaşananlarla yakından ilgiliyiz. Son derece tedirgin edici bir tablo. Burada ortaya çıkan Çevre ve Şehircilik Bakanımızın açıkladığı eylem planı her açıdan güçlü bir şekilde takip edilecek, gerekleri güçlü bir şekilde yerine getirilecek. Sayın Cumhurbaşkanımız konuyu bizzat takip ettiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanımıza talimatlar verdiğini ifade etti. Bu deniz salyası sorununun kaderimiz olan tabiatı bütün tehlikelerden korumak ve kurtarmak için çok ciddi bir uyarı olarak ele alınması gereken bir plan olarak değerlendiriyoruz. İleri biyolojik arıtma tesisi yapmanın ne kadar önemli olduğu, yapmamakla övünmenin, bunlarla ilgili temel atmama töreni düzenlemenin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. Marmara Denizi'nde 91 noktada denetimlerini sürdürüyor. Acil eylem planı devreye girmiştir. 3 yıllık plan çevresinde tamamlanacaktır.
İnsan eliyle kirlenme konusunda en güçlü mücadeleyi vermemiz gerektiğini bir kere daha ifade ediyorum. Arkadaşlarımız Meclis'te de konunun takibini yapacaklar. Önergeler verilecek, bu çerçevede bütün partilerin katılımıyla takibi gerçekleştirilecektir. Partimiz bu konunun yakın takipçisi olmaya devam edecektir.
Çevre konusu 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde yoğun biçimde işlendi. Cumhurbaşkanımızın o gün ortaya koyduğu çerçeve bundan sonra hükümet ve kabinemiz için bir talimattır. Sayın Cumhurbaşkanımız 10 ayrı millet bahçesinin açılışını gerçekleştirdi. Şehirlerimizi daha yaşanabilir hale getirilecek bu projeyi çok yakın bir şekilde takip ediyoruz.
Atık arıtma tesislerinin ve temiz suyla ilgili faaliyetlerin partimiz ve siyasetimiz açısından öncelikli gündem maddelerinden biri olduğunu belirtmek isterim.
Alanya, Antalya, Kocaeli körfezde, İstanbul Tuzla, Ankara Kızılcahamam, Gaziantep Şehit Kamil ilçelerimizde atık getirme merkezlerimiz hayata geçmiş oldu. Şehirlerimiz için çevre duyarlığını gösteren önemli bir altyapı ortaya çıkmış oldu. 46 ilimizde 10 milyon metreküp alana sahip 80 millet bahçesi şu anda yapım aşamasındadır. Bütün bunların yapılabilmesi için birtakım yan faktörlerin devreye girmesi gerekiyor.
DOĞALGAZ REZERVİ KEŞFİ
Doğalgazın yaygınlaştırılmasını çevrenin korunmasına büyük etkisi vardır. Geniş kapsamlı ağaçlandırma sürdürülüyor. Bunlar gerek Çevre Şehircilik Bakanlığımızın partimize yaptığı sunumlar gerekse MYK ve MKYK'ya üye arkadaşlarımızın kendi bölgelerinden getirdikleri duyarlıklar bakımından güçlü bir şekilde takip ediliyor.
Karadeniz'de ortaya çıkan doğalgaz Türkiye'nin enerji tedarikinde oyun değiştirici bir aktör olarak yükselen bir işareti ortaya koydu. Amasra 1 kuyusunda doğalgaz keşfinin yapılması çok önemli. Daha önce Tuna 1'de doğalgaz keşfedildi. Deniz tabanında doğalgaz üretim tesisleri kurulacak, karada doğalgazı işleyecek, kullanıma hazır hale getirilecek tesisler kurulacak.
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon, gerçekleştiren arkadaşlarımızın emekleri, Deniz Kuvvetlerimizin yüksek performansı Türkiye'nin kendi kaynaklarını keşfetme konusundaki güçlü iradesini gösteriyor. Türkiye içinde siyaset yapanlar Türkiye'nin zenginliklerinin artmasını eleştiri konusu yapıyor. Allah herkesin Türkiye'nin başarılarıyla sevinmeyi nasip etsin.
Bütün bu mücadeleyi kendi milli güvenliğimiz için, egemen bir devlet olarak vatandaşlarımızı korumak için, hukuk düzenimizi demokrasimizi tehdit eden teröre karşı gerçekleştiriyoruz. Asker, polis, güvenlik, jandarma, istihbarat mensuplarına saldırdığı gibi vatandaşımıza saldırıyor. Buna karşı meşru mücadele vermekten daha doğal bir şey olamaz.
Maalesef içeride bunların tercümanları olan psikolojik harp unsurları karşımıza çıkıyorlar. Montajlanmış fotoğraflarla sanki Türkiye'nin sivillere, tarihi eserlere karşı eylemi varmış gibilerinden yaklaşım sergiliyorlar. Bunu yapanlar Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerin bozulmasını arzulayanlardır. TSK bu konuda en yüksek hassasiyete sahip bir mücadeleyi vermektedir. Bazen gecikmenin tek sebebi 'aman sivillere, yerleşim yerlerine, insanlığın mirasına zarar gelmesin' denmiştir. Terörle mücadelenin istismar ederek sivillere zarar veren başka ülkeleri görüyoruz.
YUNANİSTAN'IN MÜLTECİLERE ZULMÜ
Mülteci konusu insanlığın gündemini oluşturmaya devam ediyor. Çok üzülerek açıklıyorum. En son Yunanistan'da yüksek teknolojili ses bombaları devreye alındı. Bunlar kullanılması halinde temas eden kişilerin güçlü bir şekilde zarar görecekleri tıbbi raporlarla açıklanıyor. Yunanistan sınırlarına mülteci gelmesin diye yapıyor, Avrupa'nın sınırlarını korumaktan bahsediyor. Ses bombaları bir çeşit silah. Sınırlarımıza ölümden kaçan insanlar yaklaşmasın diye bunu kullanacaksınız ondan sonra Avrupa değerlerinden bahsedeceksiniz.
Danimarka'da sığınmacıların başvurularını değerlendirirken onları ülke dışına gönderebileceklerine dair yasa çıkarıldı. Avrupa Akdeniz İnsan Hakları Gözlem Evi, bu güçlü ses bombaların acı bir şekilde insanlara zarar vereceğini söylüyor. AB Komisyonu Sözcüsü mücadelenin Avrupa temel haklarına uymasını söylüyor. Bu uyarıların 10 katı 1000 katı Yunanistan'ın ihlalleri var. Bu ihlaller karşısında hiçbir iş yapılmıyor. Adeta Yunanistan'a 'her türlü hukuksuzluğu yerine getir, göçmenlerin Avrupa'ya girmesini engelle' deniyor. Bu utanç vericidir. Cumhurbaşkanımız onlara Yunan sahil güvenliğinin göçmen botlarının batırıldığına dair bilgi ve belgeleri batırdığına dair fotoğraf vermesine rağmen hala bilgimiz yok deniyor.
Bu konuda somut sonuçlar doğuran eylemler bekliyoruz. Avrupa demokrasileri Akdeniz'e gömülüyor. Bunun yerine sadece Yunan sahil güvenliğini kınamak yetmiyor. İnsanlara ses bombası uygulamak ne demek? Bundan daha vahşi yöntem olabilir mi? Danimarka'nın yaptığı ölümden kaçan insanları sürgüne göndermek gibi bir şey oluyor. Avrupa'nın değerlerini korumaktan bahsediliyorsa bu gayrimeşru uygulamaların sona erdirilmesidir.
HDP'YE YENİDEN KAPATMA DAVASI
Milletvekili sıfatı taşıyan bir kişinin 'devlet katildir, seri cinayetler işliyor' demesi. Biz bu üslubu silahlı terör örgütleri tarafından kullanılan üslup. Bu ülkenin meşruiyetine inanan herkesin bu milletvekilini lanetlemesi gerekir. Böyle düşünüyorsa TBMM'de ne işi var? Siz devletin politikalarını eleştirirsiniz. Bir memlekette muhalefet varsa, ister entelektüel, insan siyasi açıdan tarihteki olaylar ve siyaset uygulamaları eleştirilir. Bir devlete 'katil' demek o devlete millet tarafından verilmiş meşruiyetine saldırı demektir. Söylenen söz, silahlı terör örgütlerinin üslubuyla milletvekili sıfatıyla yapılıyor demektir. Hakkında soruşturma açılmış zaten. Muhalefetten bazılarının da 'arkadaşımızdır, dostumuzdur, onurumuzdur' diye sahiplenme açıklamaları var. Bunlar kendi partilerin meşruiyetini tartışmaya açar. Bugün silahlı terör örgütü mensubu konuşsa bunları söyleyecek. Yargı soruşturmasını açmış, kararını verdikten sonra parti olarak üzerimize düşen vazife olursa gereğini yerine getiririz.
HDP dosyası iade edilmişti, zannediyorum eksikliklerin tamamlanmasıyla başlayan bir süreç. AK Parti'nin kurulduğundan beri pek çok seçim başarısını gerçekleştirdiği gibi bu belde seçimine Cumhur İttifakı olarak tek bir aday olarak girdi. Bizim bu kadar seçim başarımız olduğu için bu meselenin bazı partiler tarafından niye bu kadar büyütüldüğünü merakla izledik. Tabii ki çok kıymetli bir beldemiz. Biz bu beldede seçimi kazanacağız, oradan da iktidara yürüyeceğiz propagandası yapanların aldığı oy ortada. Biz pek çok seçime giriyoruz. Dediğimiz gibi seçimler zamanında yapılacak.
Bütün dünyanın kınadığı orada sistematik bir şekilde asker polis eliyle bu çocukların öldürüldüğü net bir tabloyla ortaya çıkmış, İsrail zulmü net bir şekilde kınanıyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini bu şekildeki bir uygulama ile mukayese etmek, ya da benzeştirmek olabilecek en gayriahlaki, en gayrimeşru anlayışlardan bir tanedir. Parti yönetimlerinin bu şahısları ciddi bir şekilde değerlendirmesi lazım. Bu arkadaşlar tartışmaya cumhuriyeti kuran parti olduğunu söyleyerek girerler. Madem bu sıfatı kullanıyorsunuz, partinizde bir milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti devletini zalimane bir uygulamayla karşılaştırması karşısında ne söylüyorsunuz ve ne yapacaksınız? Türkiye Cumhuriyeti'ne 'seri katil' diyen ahlaksızca çıkışa karşı ne söylüyorsunuz, ne yapacaksınız? Milletin meşruiyet verdiği kurumlara saldıracaksınız ve o kurumlarda görev yapacaksınız. Hiçbir devlet, ülke, millet bunu kabul etmez. Gitsin o Filistinli çocukların annelerine, babalarına sorsun. Onların yanında Türkiye Cumhuriyeti'ne bu lafları kullansın. Onlar da 'Türkiye Cumhuriyeti mazlumların, kimsesizlerin kimsesi' diyeceklerdir. Defalarca uyarmamıza rağmen konuşuyorlar. Bu utanç verici bir şeydir. Bunlar temel meşruiyet dinamiklerine saldırıdır. Kim bu saldırıda bulunuyorsa bunu millete yapılmış kabul ediyoruz, lanetliyoruz. Bunlarla ilgili siyasi ve hukuki her türlü mücadeleyi vereceğiz arkadaşlar."