Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen Konfederasyonunun düzenlediği uluslararası "İşin Geleceği: Tehditler ve Fırsatlar" konferansında konuştu. Erdoğan, belediyelerde görev yapan personellere yönelik CHP'nin ve sendikaların baskısı ile ilgili olarak, "Sizi memurluktan atamazlar, zulme seyirci olmayız. Zulme karşı durmak bizim için bir görevdir. Memur-Sen sendika değiştirmeye zorlayanlara karşı dik durmalıdır" dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen Konfederasyonunun düzenlediği uluslararası "İşin Geleceği: Tehditler ve Fırsatlar" konferansında konuştu.
Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle:
Memur-Sen’in heyecanına ortak olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. İki gün sonra yapılacak 6’ıncı genel kurulun da ülkemizdeki tüm kamu görevlilerimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Genel Kurul toplantıları değişim, yenilenme dönemi olmalarının yanı sıra aynı zamanda güven tazeleme vasıtalarıdır. Belirlenecek hedefler Memur-Sen için, ülkemizdeki sendikal çalışmalar için gelecek 4 yılda yol gösterici olacaktır. Memur-Sen’in mevcut yönetiminin inşallah güven tazelemiş olarak önümüzdeki dönemde çalışmalarını çok daha güçlü şekilde sürdüreceğine inanıyorum.
Türkiye’nin son yıllardaki tüm demokrasi hamlelerinde Memur-Sen hep kritik rol oynamıştır. Sırtını vesayet odaklarına dayayan sendika ağlarının siyasetçilere ayar verdiği o kötü günler hamd olsun sizlerin desteğiyle artık geride kalmıştır. Kudüs’ün hakkını savunan, ihtiyaç sahiplerine el uzatan, kritik dönemlerde milli iradenin yanında saf tutan Memur-Sen ülkemiz için önemli bir kazanımdır. Türkiye’de milli iradenin, demokrasinin, insan hak ve hürriyetinin yerleşmesine verdikleri destek için de şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
"SİZİ MEMURLUKTAN ATAMAZLAR"
- 31 Mart itibariyle tamamlamış olduğumuz seçimlerden sonra bazı belediyelerdeki gelişmelerden rahatsızlıkta bulunma gibi, Memur-Sen’in asla rahatsızlık duymaması gerekir. Şunu unutmayın. İnsanoğlu hem cahildir, hem zalimdir. Ve bir yere kadar menfaatleriyle beraber hep yürür. Ben Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda, bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum. Ha ne yapacak sana? Seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenlerin karşısında kapı gibi Memur-Sen camiası var. Ve yine şunu bilmeniz lazım ki bu ülkede bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Yapılması gereken neyse bunu da yaparız.
Onun için de bütün yargı ve yürütme mekanizmalarını her halükarda başta Memur-Sen olmak üzere yürütmenin durumundayız. Ben yürütmenin başındayım. Yasamanın başı ise şu anda yine genel başkanı olduğum partimin bir mensubu olan bir arkadaşım. Bütün bu imkanlarımızla eğer bir zulüm varsa bu zulmün karşısında durmak bizim için en önemli görevdir. Ama Memur-Sen camiası mensupları yerlerinde dimdik durmalı, kendilerine ‘sendikanı değiştir şuraya geç’ diyenlere de dik durmalıdır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNE SALDIRI
"EY FİNANCİAL TİMES, SEN TÜRKİYE'Yİ TANIDIN MI?"
Suriye, Filistin, Yemen meselelerindeki ilkeli duruşumuz için ülkemiz aleyhinde yürütülen kampanyaların farkındayız. Biz sesimizi yükselttikçe saldırıların da dozu artıyor. Ey Financial Times, sen Türkiye'yi tanıdın mı! Acaba senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var. Biz 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken, kimsenin doğru düzgün desteği olmazken bizim harcadığımız raam 35 milyar dolardır. AB'nin desteği 6 milyar avro destekten verdikleri rakam 1 milyar avrodur. Ülkemizdeki 4 milyon mülteciyi de acaba bir yerden destek gelir mi diye beklemeyeceğiz. Elimizde bir tas çorbamız varsa, o bir tas çorbayı mülteci kardeşlerimizle paylaşarak yolumuza devam edeceğiz.
"İTİBAR SUİKASTI YAPIYORLAR"
Her ikisi de azılı terör örgütü olan PKK’lı ve FETÖ’cülerin iftira furyasına ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek veriyor. Asılsız iddiaları gündeme getirerek ülkemize itibar suikastı yapıyorlar. Türkiye’nin, FETÖ ve PKK’ya karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar. Elbette dünyanın hemen her ülkesinde ideolojik bağnazlıkla hareket eden marjinal yapılar bulunur. Burada asıl sorgulanması gereken bu iftiraların uluslararası sendikal kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Bizi bu rahatsız eder. Üzerinde durulması gereken örgütlü yalanın hakikati perdelemesine göz yummasıdır.
İddialar teyit edilmeden, işin aslı muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere, propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden, masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmasıdır. Biz kimseden ayrıcalık beklemiyoruz. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz ülkemizle ilgili meselelerin ön yargıya kurban edilmeleri yerine, akıl, adalet terazisinde tartılmasını istiyoruz.
"EKONOMİK SALDIRIYA MARUZ KALDIK"
Bir seçim maratonunu başarıyla tamamladık. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye’de seçimler demokrasi şöleniyle gerçekleşmiştir. Bir takım tartışmalar olmuştur. Ama bu durum demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine engel değildir. şurası çok önemli, dünyada bizim gibi bir katılım oranına sahne olan bir başka ülke adeta yok gibidir. Yüzde 85’e varan, oldukça yüksek bir katılım oranıyla yapılan bu seçimlerin bir kez daha tüm milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bugün Amerika’da bile yüzde 50’nin altındadır. Ama Türkiye yüzde 85’e neredeyse sırtını dayamıştır. Demokrasiye sahip çıkan tüm vatandaşlarıma buradan tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Demokrasimize verilen bu güçlü destek, milli iradenin gerçekleşmesi adına gerçekten tarihi bir kazanımdır. Türkiye’de son 6 senede Gezi olaylarıyla başlayan, 17-25 Aralık ile bir üst aşamaya çıkan pek çok saldırıya, anti demokratik girişime ülkemize muhatap oldu. 15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü tarihimizin en büyük ihanetlerinden biridir. Bu alçak girişimizi milletimizin kahramanca direnişi sayesinde akamete uğrattık.
Geçtiğimiz Ağustos’ta finans sistemi üzerinden ülkemizi çökertmeye çalışan ekonomik saldırıya maruz kaldık. Son 5 yılda tam 7 kez sandığa gittik. Biz her ne kadar hiçbir zaman seçim ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır bir yük oluşturduğu vakadır. Hamd olsun milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Seçim döneminde yaşanan tartışmalar artık sona ermiş, herkes günlük hayatına yönelmiştir.
"YSK NOKTAYI KOYDUĞU ZAMAN BİZİM İÇİN DE MESELE BİTMİŞTİR"
Seçim kanunumuz çerçevesinde yapılan hak arama mücadeleleri demokrasinin bir imkanıdır, aynı zamanda gereğidir. Dolayısıyla kimse hak arama mücadelesine girdi diye, kalkıp da burada hakaretle eleştirme yoluna gidemez. Geçmişimizden bugüne her türlü siyasi parti hak arama mücadelesini vermiştir. Son nokta konulana kadar da takipçisi olmuşlardır. Ama olay partime gelince niye rahatsız oluyorsunuz? Biz de sonuna kadar bu mücadelemizi vereceğiz. YSK noktayı koyduğu zaman bizim için de mesele bitmiştir. Ondan sonra da yola devam. Siyaset milletin maslahatını kendi menfaatinin önüne koymayı gerektirir. Türkiye’nin bekası, vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği her türlü politik hesabın üstündedir.