Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, "Enflasyon karşısında emeği koruyacak bir asgari ücret seviyesinin belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle hareket ediyoruz." dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Bakanlığının 2022 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumunda, salona girdiği sırada komisyon üyesi milletvekillerinin asgari ücretle ilgili çağrılarının çok değerli olduğunu söyledi.
Türkiye'nin asgari ücret meselesine özellikle enflasyon üstü ortamlarda gösterdiği duyarlılığa işaret eden Bilgin, bunun, meselenin ne kadar önemli olduğunu gösterdiği kadar kendileri için de ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya bulundukları anlamına geldiğini ifade etti.
Bilgin, ekonomik politikaların ancak sosyal politikalarla desteklendiğinde rahat bir nefes alma imkanı verebildiğini belirterek çalışma hayatı denildiğinde emek ve sermaye arasındaki ilişkiye eğilmek gerektiğini dile getirdi.
Emek ve sermaye arasındaki ilişkilerde devletin nerede durduğunun her zaman tartışma konusu olduğuna dikkati çeken Bilgin, Bakanlık olarak bu ilişkide hukukla düzenlenmiş hakem rolü üstlendiklerini söyledi.
"Sendikalaşmaya ihtiyacımız var"
Sendikaların sermaye veya devlete karşı konumlarının demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Bilgin, şöyle konuştu:
"Türkiye'de en çok üzerinde durduğumuz, yakındığımız, benim de önemli bir problem alanı olarak gördüğüm konulardan biri sendikalaşma oranının düşük olmasıdır. Çok yaygın bir söylem var, 1980'den önce, 12 Eylül rejiminden önce yüksek bir sendikalaşma oranı vardı. Tabii doğru olan bir boyutu vardı. O boyutu şu, sendikal mücadele çok aktifti, çok dinamik bir sendikalaşma vardı. Türkiye, tarımsal toplumdan endüstriye doğru dönüşürken işçi sınıfı oluşum sürecindeydi ve bu işçileşme süreci sendikal hayatı dinamik hale getirmişti. Sendikalaşma oranının yüksekliği konusu tahmin edildiği kadar değil çünkü mükerrer üyelikler vardı, aynı insanların, ölmüş insanların, çalışmayan insanların farklı sendikalara üyeliği vardı. Dolayısıyla orada bir belirsizlik vardı. Fakat bu sendikalaşma oranının bugün düşük olması gerektiğini savunmak için söylenecek bir söz değildir. Sendikalaşmaya ihtiyacımız var çünkü düzgün, düzenli iş kurumunun oluşması açısından sendikal örgütlenme fevkalade önemlidir. Biz kayıt dışılığı kaldırmak istiyorsak da sendikal mücadelenin ve örgütlenmenin önünü açmamız lazım."
Sendikalaşma konusundaki engellerin ortadan kaldırılması için mücadele ettiğini belirten Bilgin, geçtiğimiz günlerde yabancı sermayeli bir kuruluşun bir sendikayı, özellikle de kadın işçileri içeriye sokmama konusunda direnç göstermesi üzerine, söz konusu iş yerinde işçilerin örgütlenmesinin önünü açtıklarını ve kadın işçilere karşı uygulanan haksız davranışı ortadan kaldırdıklarını anlattı. Bilgin, "Evet, sendikalaşma oranında bir miktar artış var. 2013'te yüzde 9,2 imiş şimdi yüzde 14,13. Türkiye'de 17 milyon işçinin olduğunu düşünürsek bu oran oldukça düşük." dedi.
Sigorta ve vergi borcu olmayan, sendika olan işletmelere "Beyaz Bayrak" verilecek
Sendikalaşmayla ilgili kasım ayı sonunda veya aralık ayının başında "Beyaz Bayrak Uygulaması"na geçmeyi planladıklarını aktaran Bilgin, şu ifadeleri kullandı:
"Bir iş yerinin sigorta ve vergi borcu yoksa, o iş yerinde sendika varsa o işletmeye 'Beyaz Bayrak' vereceğiz. Tıpkı Kültür ve Turizm Bakanlığının turizm işletmelerinde yaptığı 5 yıldız, 4 yıldız gibi derecelendirme veya bir anlamda sembolik değerlendirme ölçeğini iş yerlerine taşıyacağız. Üzerine de 'Burası düzgün ve örgütlü bir iş yeridir.' ibaresi koyacağız. İş yerleri açısından da bazı avantajlar düzenliyoruz. Bu avantajların, ekonomik olmaktan çok bir prestij avantajı olacağının altını çizmek isterim."
İşçi ve memurlarla yaptıkları toplu sözleşmeleri anımsatan Bilgin, özellikle asgari ücret düzeyinde, 3 bin 577 lira ücret alan işçilerin ücretlerini yüzde 38 artırdıklarını, pazarlıkta ortaya çıkan yüzde oranları da koyulduğunda 4 bin 500 lira civarına çektiklerini söyledi.
"Asgari ücretle ilgili Türkiye çapında bir araştırma yaptırıyorum"
Asgari ücret konusuna değinen Bilgin, şunları kaydetti:
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin sunumunu yapan Bilgin, gençlere ve kadınlara yönelik istihdam sağlayıcı ve destekleyici programların devam ettiğini söyledi.
Aktif iş gücü programları kapsamında mesleki eğitim kursları ve işbaşı eğitiminin uygulandığını anımsatan Bilgin, "Bu alanlarda yenilikler yapmak gerekiyor. Bunun istismar edilen boyutlarının olduğunu tespit ettim. Bunları ortadan kaldırmak lazım." ifadesini kullandı.
Memurları ilgilendiren 3600 ek gösterge meselesini bir temenni ve arzudan öte toplu sözleşme maddesi haline getirdiklerini anımsatan Bilgin, "Onu da çözüm sürecine koyduk. Şu anda Bakanlık bünyesinde çalışmalarını yapıyoruz. Kapsamı ne kadardır, hangi grupları ne kadar kapsayabiliriz, bunun maliyeti ne olur, bununla ilgili detaylı bir çalışma yapıyoruz. Arkasından farklı kamu kuruluşlarımızı ve sendikalarımızı toplayıp birlikte çalışacağız. O zaman kamuoyuna bu süreci nasıl yönettiğimizi açıkça ifade edeceğiz." diye konuştu.
Kamudaki sözleşmeli personel statüsünün ciddi bir soruna yol açtığını dile getiren Bilgin, "İsteyen sözleşmelilerin kadro haklarına sahip olması konusunda da çalışmamızı sürdürüyoruz. Bunu da Bakanlık bünyesinde gerçekleştiriyoruz, arkasından diğer bakanlıklar ve kamu kuruluşlarıyla görüşeceğiz. Nihai kararımızı toplumsal ortaklarımız olan sendikalarla gerçekleştireceğiz." bilgisini paylaştı.
"Enflasyona karşı mücadele edecek araçlarımız var"
Asgari ücret desteği kapsamında 2021'de 4,4 milyar lira kaynak aktarıldığını kaydeden Bilgin, "Sosyal ve ekonomik hayatın bütünlüğünü koruyacak destekler, üretim sisteminin sürdürülebilirliğini sağlayacak politikalar bakanlığımızın öncelik verdiği politikalardır." dedi.
Vedat Bilgin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2022 yılı toplam bütçesinin 83 milyar 851 milyon 907 bin lira olduğunu bildirdi. Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatının ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade eden Bilgin, şöyle konuştu:
"Türkiye, nüfusunun yüzde 99'unu sosyal koruma şemsiyesine almış bir ülke"
SGK'nin 2021 yılı itibarıyla 601 milyar lira gelire, 636 milyar lira gidere sahip olduğunu belirten Bilgin, kurumun finansman açığının 35 milyar liranın üzerinde olacağının tahmin edildiğini söyledi.
Söz konusu finansman açığına yol açan sorunlu alanların tespitine ve ortadan kaldırılmasına yönelik bir dizi çalışma yaptıklarını anlatan Bilgin, "Türkiye, nüfusunun yüzde 99'unu sosyal güvenlik, sosyal sağlık kapsamına almış bir ülkedir. Elbette bunun bir bedeli vardır. Bu açığın biraz daha az olması veya kısıtlanması bu mümkün müdür? Mümkün olduğunca yapmaya çalışıyoruz. Fakat bundan şikayet etmemek gerekir çünkü Türkiye bir sosyal devlettir." değerlendirmesini yaptı.
Bilgin, hastanelerin, kapısını çalan her yurttaşa açık olduğunu vurgulayarak "Sosyal güvenlik sistemimiz onun sağlık ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Türkiye'nin sosyal devlet fonksiyonelini yerine getirmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmaması lazım." dedi.
"Gaziantep'te beş temel sektör seçildi"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, yüzde 7 civarındaki büyümenin 1 milyonun üzerinde istihdam artışı sağladığına dikkati çekerek "Şu anda hangi sanayi kuruluşuna giderseniz veya sanayicilerin taleplerini dikkate alırsanız 'Aradığımız nitelikteki iş gücünü bulamıyoruz.' şikayeti karşımıza çıkıyor. Bakanlığımız bu soruna aktif iş gücü programlarıyla kısmi cevap vermek istiyor. Tabii bunu bütün olarak aktif iş gücü programlarıyla çözmek mümkün değil, daha farklı politikalar geliştirmek lazım. Eğitim ile içerisinde bulunduğumuz ekonomik şartları yeniden düzenlemek lazım." diye konuştu.
Başta mesleki eğitim olmak üzere eğitim alanın yeni ekonominin taleplerini karşılayacak şekilde düzenlemesi gerektiğini ifade eden Bilgin, şunları kaydetti:
"Bu konuda bir ilki başlatıyoruz. Pilot proje olarak Gaziantep'te uygulayacağız. Beş temel sektör seçtik. Sanayinin talep ettiği farklı eğitim düzeylerindeki emeği sanayide doğrudan doğruya işin içerisine koyacağız. Gaziantep'teki ilgili yapılarla görüştük, onların taleplerine göre bunu 'endüstriyel üretim sürecinde eğitim' diye tanımlıyoruz. Üç aylık eğitimi altı aya çıkartacağız. Daha sonra bu çalışmayı Türkiye genelinde uygulayacağız. Ne kadarını istihdam edeceklerine bakacağız. İşçilerin üç aylık eğitim sürecindeki ücret ve sosyal güvenlik harcamalarını biz vereceğiz ama karşılığında bizim finanse ettiğimiz sürenin iki misli istihdam edilmelerini, en az yüzde 60'ının istihdam edilmelerini isteyeceğiz. Onlar da bu konuda bizimle uzlaştı. Uygulamanın başarılı olacağı kanaatindeyim. Bunun sonuçlarını akademik olarak da ölçeceğiz, ölçtükten sonra öncelikle sanayi bölgeleri başta olmak üzere bunu Türkiye çapına yayacağız."