Başbakan Yıldırım, "Tren kalkıyor, hareketten önce son çağrıyı yapıyorum. Ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz yahut da biz bunun da tedbirini alırız." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) Beyoğlu'ndaki yeni hizmet binasının açılışı ve meclis toplantısında konuştu.
Yıldırım yaptığı konuşmada, Türkiye kalkınıyorsa, dünyada sayılı ülkeler arasında yerini alıyorsa sanayicilerin yaptığı yatırımların, üretimlerin bunda çok büyük bir katkısı olduğunu vurguladı.
Başbakan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"Dünya, 2008 sonundan beri krizde ama bu sene iyi haberler geliyor. Dünya büyümesi 2002'de yüzde 2.2 civarında gerçekleşti ama bu yıl dünya büyümesini 3.8 olarak revize ettiler. Dolayısıyla artık dünyada da büyüme başlıyor. Bu ne demektir? Küresel kriz, yavaş yavaş etkisini kaybediyor, dünya tekrar büyüme yoluna girmiş oluyor. Fakat bu tahminleri yapanlar, dünya ile ilgili, başka ülkelerle ilgili tahminleri yaparken, sonucu beklemeden yapıyorlar. Bizimkiler de Türkiye'ye sıra gelince, Türkiye büyümeyi gerçekleştirdikten sonra tahminlerini revize ediyorlar. Böyle bir farkımız var. Burada da bir gadre uğradığımız doğrudur. 15 Temmuz alçak darbe girişiminden sonra çok aceleci davrandılar. Türkiye'ye ardı ardına bir darbe de bu değerlendirme kuruluşları maalesef vurdu ama biz yılmadık, usanmadık, milletimize, ülkemize, sizlere güvendik her türlü olumsuzluğa rağmen tedbirlerimizi aldık. Şimdi de bunun semeresini görüyoruz. Dünyada Çin ve Hindistan'dan sonra 3 numaraya yerleştik. Avrupa'nın iki katı."
Anayasa değişikliği referandumunda, bu ilkbaharda, bu yazda Türkiye ekonomisinin, büyümenin çok daha güzel, çok daha iyi olacağını söylediğini hatırlatan Başbakan Yıldırım, "Bunları söylerken tabii dudak büküyordu birçok insan ama bu bir kehanet değil. Niye değil? Çünkü biz bir yandan halk oylaması için kampanya yaparken, bir yandan da parlamentoyu boş tutmadık, çalıştırdık. Son bir aya kadar esas itibarıyla 8 Kasım ABD seçimlerinden sonra orada oluşan kısa süreli kur kaynaklı dalgalanmayı ve bunun ülkemize, iş alemimize, sanayicimize getireceği olumsuzlukları derhal gördük." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım, ardı ardına birçok tedbir aldıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
- "Eğer biz bu 250 milyarlık kredi hacmini oluşturmasaydık bugün 30 bin tane sanayici iş adamı göçmüştü. Bankalar, zora girmişti. Ekonomi maalesef zora girecekti. Ama bugün Allah'a şükür bankalar da rasyolarını daha da arttırdılar. Bankaların rasyoları 2016'da 15.5 civarındayken, şimdi 16,4'e çıkmış. Rusya'da bu oran 13, Çin'de 12.7, Avrupa'da zaten Maastricht kriterlerinin çok üzerindeyiz. Referans yüzde 12'inin de üzerindeyiz. Her şey güzel de bankalar niye faizleri bu kadar yüksek tutuyor. Yüzde 14'ten parayı toplayacaksın, sanayiciye, iş adamına kaçtan kullandıracaksın? Yüzde 18,19,20 insaflıysa 25'e kadar gidiyor. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bunu daha önce bir vesileyle söyledim. Bu hareketten önce son çağrıdır, bak açık söylüyorum; İSO'nun toplantısında söylüyorum.Tren kalkıyor hareketten önce son çağrıyı yapıyorum ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz veya biz bunun tedbirini alırız. Bunu bankacılarımız bir tehdit olarak algılamasın. Elimizde araçlarımız var. Ellerinden parayı falan alacak değiliz. Aracımız olduğunu bilsinler. İstiyoruz ki doğal seyrinde işler düzelsin. Nasıl kredi garanti fonuyla kaynak ürettiysek, diğer tedbirlerimizle iş alemini rahatlattıysak, bankalar da çaresiziz diye düşünmesinler. Elimizde araçlarımız var, o araçları kullanmaktan çekinmeyiz. Ama istiyoruz ki bu, tatlılıkla olsun. Şimdi bu hükümet, bu kadar yükünüzü aldı, temerrüte düşecek kredilerinizi yeniden yapılandırdı, sizi rahatlattı, rasyolarınz arttı, karlarınız uçtu gitti. Bizde bir tabir var; el eli yıkar, el de döner yüzü yıkar. Şimdi yüz yıkama zamanıdır. Bankaların görevlerini yapmalarını sanayiciler adına bekliyoruz. Çok da zamanımız yok. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz yani böyle bir kar sanayide var mı? Yok. Çalış, çabala, terle, akıl teri, alın teri... Sonunda bakıyorsun el elde baş başta. Her şart altında kazanan bir sektör olur mu kardeşim? Her seferinde dört ayak üstüne düşüyor. Böyle bir şey olmaz. Bu işin karı da var, zararı da var. Kar, zararın kardeşi. Zarar etme risk olunca 'aman hükümet bize sahip çıkın.' Tamam çıktık. Şimdi de paralar geliyor, siz de millete, sanayiciye sahip çıkın. Takipteki kredilerde azalma var. 3,24'müş geçen sene, bu yıl 3,19'a gerilemiş çeklerdeki, takipteki alacaklılar. Bu oran AB'de yüzde 5'in üzerinde."
Ekonomik göstergelerin dünya göstergelerinin üzerinde olduğunu belirten Yıldırım, "Bankalara bakıyoruz, faize, enflasyona vesaire, burada işler tersine dönüyor. Bunda bir yanlışlık yok mu? Siz bu işin erbabısınız, burada bir yanlışlık var. Bu doğal bir şey değil, sürdürülebilir de bir şey değil. Bunun çaresi var. Bu işi, biz tek taraflı yapmak istemiyoruz. Bankalara diyoruz ki 'Gelin kardeşim, bak aklınızı başınıza alın, mevduat toplama yarışına girmeyin.' Birbirleriyle yarışıyorlar. 'Ne veriyorsun?', '13', 'Ben 13,2.' Sanki efendim, balık mezbahasında müzayede yapıyor. Olur mu böyle şey? Parayı toplayacaksınız, sonra o parayı kullandıracak kimse bulamazsan ne yapacaksın? Turşusunu mu kuracaksın paranın? Alacaksın, bir yere vereceksin. O verdiğin yer de onu alacak... Şimdi sizin bütün çalışıp çabalayıp elde ettiğiniz katma değerin yüzde 55'ini finansman gideri olarak... Böyle bir şey olur mu? Bunun işçiliği, elektriği, nakliyesi, ham maddesi var. Hepsinin 55'ini bir seferde bankalara verdikten sonra geriye kalan 45 ile de nasıl geçineceksen geçin." şeklinde konuştu.
Yıldırım, Ar-Ge bütçelerinin devlet tarafından finanse edildiğini şimdi ise özel sektörün de bu konuda yatırım yapmaya başladığını, bunun da sevindirici bir gelişme olduğunu dile getirdi.
Ar-Ge konusunun zihinsel bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:
- "'Ar-Ge bütçesini artıralım' demekle olmaz. İş adamları, sizin, buraya yapılan harcamaları fuzuli harcama olarak görme lüksünüz yok. Eğer yarışta öne geçmek istiyorsanız farklı olmanız lazım. Farklılığı nasıl sağlayacaksınız? Herkesin yaptığı iş, harcıalem iştir. Oradan bir şey gelmez. Bazılarının yaptığı işi yaparsanız bir adım öne geçersiniz ama hiç kimsenin yapmadığı işi yaparsanız o zaman herkes sizin arkanıza takılır. Türkiye'nin mutlaka ve mutlaka mukayeseli üstünlüğü olan alanlara yönelmesi lazım. Mutlak üstünlüğümüz yok. Doğal gazımız yok, petrolümüz yok ama bizim kaynağımız var, insanımız var, genç nüfusumuz var, beşeri sermayemiz var."
Türkiye'nin genç nüfusunun terörün ağına düşürülmemesi gerektiğini kaydeden Yıldırım, "Onları, Türkiye'nin aydınlık yarınlarına hazırlamamız lazım. Daha güzeli onlara göstermemiz lazım. Daha güzeli ne? Kalkınmış bir Türkiye. Sorunlarını çözmüş, terör belasından kurtulmuş, insanları arasındaki kutuplaşmayı değil kaynaşmayı sağlamış, hep aynı yöne, aynı hedefe kilitlenmiş bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bunu gerçekleştirecek her türlü şartımız var, her türlü imkanımız var. Neyimiz eksik? Adım atmamız lazım. Enerjimizi azaltan işleri bir kenara bırakıp artık bölünmüş yollar var, otoyollar var, köprüler var, tüneller var, tam yol ileri. Durmak yok, yola devam. Parolamız, aynen geçerli bundan sonra da." ifadelerini kullandı.
Kıdem tazminatı konusuna da değinen Yıldırım, "Kıdem tazminatı, önemli konu. Burada prensibimiz çok açık, bu işin taraflarını bir araya getirip uzlaşma sağlayıncaya kadar gayret etmemiz lazım. Maksat üzüm yemek. Bunun için de anlaşacağız, anlatacağız. Ben eminim ki ülkenin geleceği sadece sanayicinin derdi değil, siyasetçinin derdi değil, çalışanın da derdi. Olmayınca, istediğin kadar iste. Nasıl olacak? Nereden vereceksin? Şimdi artık geçmiş dönemlerin ideolojik sendikacılığı bitti, ücret sendikacılığı bitti. İş yerinin altın üçgeni var şimdi. Çalışan, patron, iş yeri. Bu üçgenin bozulmaması lazım. Burada da sorumluluk herkese düşüyor. Biz hakemlik görevimizi yapacağız ve bu işi çalışanlarımızın hakkına, hukukuna halel getirmeden, onlara zarar vermeden, işverenin de sürdürülemez bir yük almasının önüne geçecek, adil bir çözüm bulacağız. Bu konudaki duruşumuz budur, kararımız budur. Bu iş hukukuyla ilgili serzenişinize, şikayetinize sonuna kadar katılıyorum. Bu sürdürülebilir bir iş değil. Burada da adalet." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, adaletten, yargıdan şikayetlerin olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Memnun olan yok. Kimisi yollara düşüyor, kimisi kararları beğenmiyor. Beğensek de beğenmesek de yargı, adalet hepimize lazım. Adalet devletin temeli. Ben çocukken ilçeye giderdim, kaymakamlığın bodrum katında adliye olurdu. Orada istida yazdırırdık babamla katiplere. Hep şöyle düşünürdüm; adalet mülkün temeli demek, bodrum katta bunların yeri burada demek. Öyle anlardım. O zaman mülkün de devlet olduğunu tam kavrayamamıştık, çocuktuk. Şimdi biz onu temelden çıkardık, saraylara taşıdık. Bu işin zarfı. İçerik, mazruf, düzelmesi için zamana ihtiyacımız var. Şikayetimiz var ama imkansız değil. Düzeltebiliriz."
Yıldırım, yargının bazı dönemlerde örselendiğini anlattı.
Yıldırım, "Yargı çeşitli şekillerde maalesef zemin ve güven kaybetti. Şimdi artık bunu da yeniden tesis etme zamanıdır. Bu konuda yasal düzenlemeleri sıfırdan yapsak bile bu işin normale dönmesi için zihinsel değişime ihtiyaç var." diye konuştu.
Yargının yeniden güven kazanması için yapılması gereken şeylerin belli olduğunu anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Mahkeme kararı bizi mutlu etmeyebilir. O kanun orada yazılı olduğu ve o hükümler yazılı olduğu müddetçe ona rıza göstermemiz lazım. Ne yapacağız? Değiştireceğiz. Maksat o yargılamadan hasıl olmuyorsa yasayı değiştireceğiz. Bunun yolu da parlamentodur, yol değildir. Yollara düşmek değildir. Çalışıp çabalayıp değiştireceğiz. Ana muhalefet partisi, iktidar alternatifi parti onun başkanının yapması gereken parlamentoda bu meselenin takipçisi olmasıdır. Biz de şikayetçiyiz. Sadece o şikayetçi değil. Yunanistan'daydım. Askerleri sordum. 'O yargının işi biz bir şey yapamayız.' dedi. Ben de aynı şey söyledim. Biz aynı şeyi söyleyince bu farklı yorumlanıyor. Bakıyorum bazı gazeteler, 'Hukuk dersi verdi.' diyor. Nasıl hukuk dersi vermiş? Darbecilerin verilmemesine yargı karar vermiş de ben ona rağmen istemişim. Bakış açısını görebiliyor musunuz? Bu kafalarla memleket bir yere gitmez. Mahkemeler bağımsız, tarafsız kararı veriyorlar. Biz ne yapalım? Karışınca da 'Niye karıştın?' Karışmayınca da 'Niye karışmadın?' Hangisini yapacağız? En iyisi kenarda durmak. Bize düşen o. Bizle böyle görüyor böyle anlıyoruz."
Sanayileşmenin milli bir dava olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:
- "Bağımsızlık kadar önemlidir. Onun için çok çalışacağız, birlikte çalışacağız ve inşallah ülkemizi çok daha güzel günler bekliyor. Yarınımız bugünden daha güzel olacak. Karamsarlığa yer yok. Birçok ülkenin elinde olmanın imkanlar bizde var, Allah'a şükür. Genç nüfusumuz, güven ve istikrar, başımızda dirayetli bir liderimiz Cumhurbaşkanımız. Bizi kim tutabilir? Çalışacağız. Hep beraber çalışacağız. Siz isteyeceksiniz biz yapacağız ama siz de üzerinize düşeni yapacaksınız. İhracatımızı artıracaksınız, cari açığımızı azaltacaksınız, istihdamı artıracaksınız. Yerlileştirme ve millileştirme için elinizi taşın altına koyacaksınız. Hazır almak kolay. Ne güzel ben kompresörü ne uğraşayım, gideyim dışarıdan alayım. İçerideki bakalım doğru çalışıyor mu, arıza yapar mı yapmaz mı mesela... Yanlış. O gayretler olmasaydı bugün bu hale gelmezdik. Türkiye her şeyi yapacak potansiyele sahip, imkana sahip. Nelere sahip olduğumuzu dışarı çıkıp oradan Türkiye'ye bakınca daha iyi görüyorsunuz. İçerideyken farkında değiliz. Lüzumsuz meselelerle birbirimizi yoruyoruz. Halbuki bu ülkenin hakikaten özel sektörü en büyük teminatı, en büyük geleceği. Çok iyi organize olamıyor, birbirimizin ayağına basıyoruz, nasırına basıyoruz ama dağınık da olsa, birbirinden kopuk da olsa adım adım gidiyor. Avrupa'nın beyaz eşya pazarının yüzde 60'ını, 70'ini almışız. Otomotivde muazzam bir ihracatımız var. Allah'a şükür bizim her alanda bizim yapamayacağımız, teknolojik olarak akıl olarak hiçbir iş yok. Her şeyi yapacak hem tecrübe birikimimiz var hem kapasitemiz var hem de kaynağımız var. Yeter ki enerjimizi dağıtmayalım. Bir yöne toplayalım ve hepimiz aynı yöne bakalım. Birbirimizle bir olalım, beraber olalım, güçlü olalım, birlikte Türkiye olalım. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. 1'le 1'i alt alta toplarsan 2 eder yan yana koyarsan 11 eder. Demek ki yan yana geleceğiz. Birbirimizin ayağına basmayacağız, çalışacağız, çabalayacağız. Gayret sizden destek bizden. İnşallah ülkemizi geleceğe taşıyacağız. Gençlerimizin hayallerini gerçeğe dönüştüreceğiz."