2021 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan İklim Kanun Tasarısı, kapsamlı bir çalışma sürecinin ardından TBMM’ye sunulmuştu. 2021’den itibaren sürdürülen geniş kapsamlı bir paydaş analizi sürecinde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, özel sektör temsilcileri, yerel yönetimler ve ilgili bakanlıkların görüşleri alınmış ve son haliyle Aralık 2022’de yeniden meclisin önüne geldi.
Son dönemde iklim değişikliğiyle ilgili söylemlerin ve sıra dışı doğa olaylarının gündemde daha fazla yer bulması, alınacak önlemlerle ilgili sürecin hızlandığını göstermektedir. Enerji talebinin artması sonucu fosil yakıt kullanımının sera gazı emisyonlarını artırması, uluslararası ölçekte kuraklık, aşırı hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır. Türkiye de, bu iklim değişikliğinden kaynaklı sorunların etkilerini görmeye başladığından, önemli adımlar atma ihtiyacını hisseden ülkelerden biridir. TBMM’de bekleyen İklim Kanunu ise bu çabalar arasında en dikkate değer olanıdır.
MECLİS'TE BEKLEYEN İKLİM KANUNU
2021 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan İklim Kanun Tasarısı, kapsamlı bir çalışma sürecinin ardından TBMM’ye sunulmuştu. 2021’den itibaren sürdürülen geniş kapsamlı bir paydaş analizi sürecinde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, özel sektör temsilcileri, yerel yönetimler ve ilgili bakanlıkların görüşleri alınmış ve son haliyle Aralık 2022’de yeniden meclisin önüne geldi.
İklim Kanunu, hükümetin iklim değişikliği ile mücadele gücünü artırmayı amaçlayan kapsamlı bir düzenlemedir. Kanunun ana hedefleri arasında sera gazı emisyonlarını azaltmak, enerji verimliliğini artırmak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmek ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı direnç geliştirmek bulunmaktadır.
Bu sayede Paris Anlaşması’na uygun hedeflerle Türkiye’deki sera gazı emisyonları azaltılacak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik teşvik ve destek mekanizmaları oluşturulacak, bina ve sanayi sektörlerinde enerji verimliliği standartları belirlenecek ve toplumsal ve ekonomik yapının iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmesinin önlenmesine yönelik stratejiler geliştirilecek.
BAZI RİSKLER
Bu kanun taslağı, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele yönünde önemli adımlar atmasını sağlarken, içeriğinde risk ve fırsatları da barındırmaktadır:
Uygulama Zorlukları: Kanunun uygulanması için kurumlar arası koordinasyon, yeterli kaynak tahsisi, denetleme mekanizmalarının oluşturulması ve toplumsal farkındalığın geliştirilmesi gerekmektedir.
Ekonomik Etki: Alınacak önlemler, bazı sektörlerde maliyetleri artıracak ve ekonomik büyümeyi kısa vadede olumsuz etkileyecektir.
Sosyal Etkiler: Bazı meslek ve sosyal gruplar olumsuz etkilenecek, fosil yakıt sektöründe işgücü kayıpları olacak, enerji fiyatlarındaki artışlar ve tarımsal üretim değişiklikleri belirli kesimleri işsiz bırakacaktır.
Sektörel Direnç: Başta fosil yakıt sektörü olmak üzere bazı sektörler önlemlere direnç gösterecektir.
Finansman Zorlukları: Mücadele önlemleri yüksek maliyetli yatırımlar gerektirdiğinden dolayı uluslararası iklim finansmanına yönelmek zorunlu olacaktır.
SUNDUĞU FIRSATLAR
Sürdürülebilir Kalkınma: Kanun, temiz hava, su ve enerji kaynaklarını koruma ve sürdürülebilir bir yaşam için destekleyici bir fırsat olup, Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine” ulaşılmasına yardımcı olacaktır.
Yeşil Ekonomi: Yenilenebilir enerji, temiz teknolojiler, enerji verimliliği, döngüsel ekonomi, yeşil binalar ve sürdürülebilir şehirler gibi yeni iş alanları sağlayacak ve ihracat potansiyeli olan yatırımları teşvik edecektir.
Teknolojik Yenilikler: Mücadele, yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesini teşvik eden bir alan olacaktır. Temiz enerji, enerji verimliliği, geri dönüşüm ve atık yönetimi gibi alanlarda yeni teknolojiler ihracata destek olacaktır.
Sağlık ve Yaşam Kalitesi: Hava kirliliği azalacak, daha temiz bir çevre ve yeşil alanlar oluşacak, solunum hastalıkları ve diğer sağlık sorunları azalacak, bu da sağlık ve yaşam kalitesini olumlu etkileyecektir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin hafifletilmesiyle aşırı hava olaylarından kaynaklanan can ve mal kayıpları önlenecektir.
İngiltere, 2008 yılında İklim Değişikliği Yasası’nı yürürlüğe sokarak karbon emisyonlarını azaltma hedeflerini belirlemiş ve yasal olarak bağlayıcı hâle getirmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimini ve kullanımını artırmak için teşvikler sağlamış ve 2020 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde 44 oranında azaltmayı başarmıştır. Ancak, İngiltere gelişmiş ülke olduğundan bu yasanın olumsuz etkilerini derin bir şekilde hissetmemiştir. Türkiye’nin ise, demir-çelik gibi karbon emisyonu yüksek alanlara olan ekonomik bağımlılığı ciddi bir risk teşkil etmektedir.
ALTYAPI İÇİN KOLLARI SIVAMALIYIZ
TBMM’de görüşülmeyi bekleyen İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı adımlar atmasını sağlayacak kritik bir düzenlemedir. Kanunun başarılı bir şekilde uygulanması, çevre, ekonomi, sağlık ve yaşam kalitesi için hayati öneme sahiptir. Ancak, kanunun uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği için kapsamlı bir eylem planı, yeterli mali kaynak ve ciddi bir toplumsal farkındalık gerekmektedir. Kanunun uygulanması sırasında sektörel endişelerin dikkate alınması ve geçiş süreçlerinin desteklenmesi hayati öneme sahiptir. Kanunun uygulanmasının geciktirilmesi ise uluslararası baskılar sonucu imkansız hale gelecektir. Dolayısıyla bu sürecin en az hasarla atlatılabilmesi için gerekli altyapının bir an önce kurulması elzemdir.