Putin, birçok Batı ülkesinin aksine bağımsız bir ülke olarak gördüğü Türkiye’ye bir yandan saygı duyarken diğer yandan anlaşma sağlanamayan konularda Rusya’nın çıkarlarını dayatmaktan çekinmiyor. Bunun yanında devam eden savaş ve yaptırımlar iki ülke ticaretinin gelişmesinin önündeki ciddi engel teşkil etmeye devam ediyor. Dolayısıyla, mevcut konjonktürde Rusya ile geliştirilen ortaklık Türkiye’ye belli alanlarda önemli fırsatlar sunarken uzun vadede riskleri de bünyesinde barındırıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 4 Eylül Pazartesi günü gerçekleşen Rusya ziyaretinde Tahıl Koridoru sonrası Afrika’ya tahıl ihracatı ve Türkiye-Rusya ilişkilerin geliştirilmesi konuları görüşüldü. Tahıl Koridoru’nun sonlanmasının muhtaç Afrika ülkelerini olumsuz etkilememesi için gerekli adımları atma konusunda mutabık kalan iki lider bu amaçla kurulacak mekanizmanın da detaylarını paylaştı.
ABD HEGEMONYASINA ALTERNATİF DÜNYA DÜZENİ
İki lider bunun yanında Türkiye-Rusya ilişkilerinde güvenlik, enerji, ekonomi, finans ve turizm konularında mevcut ilişkilerin geliştirilip derinleşeceğinin de sinyallerini verdi. Türkiye ve Rusya’nın atacaklarını ilan ettiği bu adımlar, Rusya’nın ABD hegemonyasına alternatif bir dünya düzeni oluşturma ajandasına katkı verirken, Türkiye’nin ilgili alanlarda seçeneklerini çoğaltmasına yardımcı olacaktır. Diğer taraftan derinleşen ortaklıklar birçok bölgesel krizde Rusya’nın Türkiye’nin karşısında yer almasından dolayı ve Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin pozisyonundan ötürü orta ve uzun vadede yönetilmesi gereken riskler taşıyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı Ukrayna’nın denizyolu tahıl sevkiyatlarının kesilmesi ve Rusya’nın tahıl ihracatını durdurması nedeniyle savaşın başlamasını takip eden aylarda küresel buğday fiyatlarında yüzde 50’lere varan bir artışa yol açmıştı. Türkiye’nin girişimleriyle BM şemsiyesi altında hayata geçirilen Tahıl Koridoru Anlaşması, Ukrayna ve Rusya tahılının yeniden dünya pazarlarına ihracatını mümkün kılarak küresel bir kıtlığın önlenmesini sağlamıştı. Ancak Rusya, anlaşmanın Ukrayna’nın tahıl ihracatına izin vermesine rağmen kendi ürünlerinin ihracatında çeşitli sektörlere uygulanan yaptırımlardan dolayı yaşadığı zorluklar nedeniyle defalarca anlaşmadan ayrıldı. Türkiye’nin diplomatik çabaları sonucunda Rusya anlaşmaya geri dönse de 17 Temmuz’da sona eren anlaşmayı tekrar uzatmaya yanaşmadı. Bu süreçte, Tahıl Koridoru aracılığıyla Ukrayna’nın 30 milyon tonun üzerinde tahıl ihracatı gerçekleşti.
TAHIL KORİDORUNA YENİ ROTA ARAYIŞI
Anlaşmanın sonlanmasıyla Rusya, önceki aylarda dile getirdiği eleştirilerini sürdürerek Batı’nın iki yüzlü tutumuna karşın yoksul ülkeleri alternatif kanallar aracılığıyla desteklemeye devam edeceğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 Eylül Pazartesi günü Soçi’ye gerçekleştirdiği ziyaretinde bu yönde atılacak adımların detayları açıklandı. Buna göre Rusya, Katar’ın yapacağı finansal katkı ile, Türkiye’ye un üretilmek üzere düşük fiyattan buğday göndermeyi taahhüt edecek. Atılan bu adımla Rusya, Tahıl Koridoru’ndan çıkarak fakir ülkeleri açlığa terk ettiği yönündeki suçlamalardan kurtulmuş olacak ve buğday ihracatı için alternatif bir rota açmış olacak. Türkiye ise bir yandan fakir ülkelere un temini gibi pozitif bir ajandaya sahip bir projede başat rol oynarken bir yandan da dünya tahıl ticaretinde daha fazla rol sahibi olma şansı elde edecek. Dolayısıyla projenin Türkiye’ye ekonomi ve yumuşak güç alanlarında önemli katkısı olması bekleniyor. Türkiye’nin Tahıl Koridoru’nun gerçekleştirilmesinde tüm dünya tarafından takdir gören rolüne benzer şekilde buradaki stratejisi de Türkiye’nin uluslararası prestijine katkı sağlayacaktır.
DÖNÜŞEN BÖLGESEL ENERJİ JEOPOLİTİĞİ
Görüşmede iki lider Tahıl Koridoru sonrası yol haritasının belirlenmesinin yanı sıra birçok farklı alanda var olan ilişkileri geliştirme yönünde de mutabık kaldılar. Enerji alanında Rusya, mücadele ettiği yaptırımlardan dolayı doğalgazını Türkiye üzerinden dünya pazarlarına sunma yönünde bir strateji benimsemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşme sonrası gerçekleştirdikleri basın toplantısında Trakya’da kurulacak olan enerji merkezinin (hub) bölgesel enerji jeopolitiğine canlılık katacağının altını çizdi. Fakat bu projenin hayata geçirilmesi için mevcut doğalgaz hatlarına ek boru hatlarının inşa edilmesi söz konusu olacak. Ayrıca devam eden savaş, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve Avrupa’nın Rus doğalgazına bağımlılığını bitirme yönündeki kararlılığı bu projenin önünde aşılması gereken engeller olarak duruyor.
Erdoğan ayrıca ilk fazı tamamlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nin ardından Sinop’ta da bir nükleer santral kurulması için Rusya ile mutabık kalındığını açıkladı. Konuyla ilgili olarak Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, ülkesinin bu konuda yaptığı katkıya dikkat çekerek Türkiye’nin nükleer enerji kullanmaya başlayarak nükleer güçler arasına girdiğinin altını çizdi. İki lider ikili ticarette yakalanan 64 milyar dolarlık hacmin öneminin altını çizerken yerel para ile ticaretin geliştirilerek ikili ticaretteki payının artırılmasına yönelik çabaların da artırılacağının sinyallerini verdiler.
Ukrayna-Rusya savaşı sonrası Batı ile ilişkileri zarar gören Rusya, alternatif ekonomik, hukuki, siyasi ve kültürel uluslararası sistem kurma arayışı içerisinde. Bu çerçevede Rusya bir yandan dost ülkelerle ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirirken diğer taraftan Batı’nın güdümündeki uluslararası kurumları ve normları da zayıflatmak istiyor. Rusya’nın BRICS, Avrasya Ekonomik Topluluğu gibi kurumlara son yıllarda verdiği önem, Batı’nın demokrasisine alternatif geliştirdiği egemen demokrasi gibi kavramlar ve doların uluslararası hâkim konumuna karşı çıkması bu çabalarının ürünü.
Rusya bu çerçevede bölgesel güç olma iddiasındaki Türkiye ile ilişkilerine özel önem atfediyor. Putin, birçok Batı ülkesinin aksine bağımsız bir ülke olarak gördüğü Türkiye’ye bir yandan saygı duyarken diğer yandan anlaşma sağlanamayan konularda Rusya’nın çıkarlarını dayatmaktan çekinmiyor. Bunun yanında devam eden savaş ve yaptırımlar iki ülke ticaretinin gelişmesinin önündeki ciddi engel teşkil etmeye devam ediyor. Dolayısıyla, mevcut konjonktürde Rusya ile geliştirilen ortaklık Türkiye’ye belli alanlarda önemli fırsatlar sunarken uzun vadede riskleri de bünyesinde barındırıyor.