Türkiye ve Azerbaycan ordularının müşterek askeri tatbikatı üç nedenden kaynaklanmaktadır. Birincisi, bu tatbikatlar iki ülke arasında daha önce yapılan anlaşma ile düzenlendiği için meşrudur. İkinci neden Azerbaycan-Türkiye taşımacılık yollarının güvenliğinin korunmasıdır. Tatbikatın üçüncü nedeni bölgesel sorunların çözümünde devam eden diplomatik müzakerelerde Türkiye ve Azerbaycan’ın pozisyonunun askeri açıdan desteklenmesidir.
12-14 Temmuz tarihlerinde Ermenistan’ın Tovuz saldırısının hemen sonrasında 16 Temmuz tarihinde Azerbaycan Savunma Bakanı yardımcıları Ramiz Tahirov ve Kerem Mustafayev Türkiye’yi ziyaret ederek Savunma Bakanı Hulusi Akar ve diğer yetkililerle görüştüler. Basında yer alan haberlere göre, görüşmede hem Ermenistan’ın Tovuz saldırısının nedenleri, hem de Azerbaycan-Türkiye arasında askeri-politik konular müzekere edildi. Savunma Bakanı Hulusi Akar görüş zamanı yaptığı açıklamada, “Ermenistan’ın saldırılarına karşı ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” derken, Savunma Sanayii Bakanı İsmail Demir Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Savunma sanayimiz SİHA’larımız, mühimmatlarımız, füzelerimiz, elektronik harp sistemleri bütün tecrübe, tekonoloji ve kabiliyyetleriyle ile her zaman Azerbaycan’ın emrindedir” şeklinde açıklama yaparak Azerbaycan’a askeri açıdan kuvvetli bir destek vermiştir.
Bu ziyaretten sonra ise 29 Temmuz-10 Ağustos tarihleri arasında Türkiye ve Azerbaycan ordusu Hava ve Kara Kuvvetleri Azerbaycan’da iki ülke arasında imzalanan güvenlik anlaşmasına uygun olarak müşterek askeri tatbikat yapmayı kararlaştırmıştır. İki ülkenin Kara Kuvvetleri’nin 1-5 Ağustos tarihleri arasında Nahçıvan’da, Hava Kuvvetleri’nin ise 20 Temmuz-10 Ağustos tarihleri arasında Bakü, Nahçıvan, Gence, Kürdemir ve Yevlah’ta müşterek tatbikat yapması planlaştırılmıştır. Müşterek askeri tatbikatların yapıldığı yerler stratejik açıdan hem Azerbaycan, hem de Türkiye için önemlidir. Öte yandan müşterek tatbikata Türkiye’den F-16’lar, Atak helikopterler, SIHA’lar, tanklar ve sayıları 1000’lerle ifade edilen asker ve subaylar katıldı.
Bu iki ülke arasında yapılan ilk tatbikat olmasa da, daha önce yapılanlardan daha kapsamlı olması, gerçek mermiler kullanılması ve zamanlaması açısından dikkat çekici oldu. Dikkat çekici olmasının birinci nedeni Türkiye’nin son dönemlerde Suriye ve Libya’da elde etmiş olduğu askeri başarılarının Kafkasya’ya taşıma niyeti olarak okunmasıdır. İkinci nedeni ise 12-14 Temmuz tarihleri arasında Ermenistan-Azerbaycan sınırında Ermenistan’ın saldırılarına karşı Türkiye devlet yetkililerinin Azerbaycan’a verdiği sözlü desteğin askeri açıdan desteklenmesi oldu. Fakat bundan başka müşterek askeri tatbikatın amaç ve hedefleri konusunda çeşitli yalnış değerlendirmeler de yapıldı. Bu nedenle Türk ordusunun Azerbaycan’da olma nedenleri üzerine bir düşünce teatisi yapmanın faydalı olduğu düşüncesindeyim.
Türkiye ve Azerbaycan ordularının müşterek askeri tatbikatı üç nedenden kaynaklanmaktadır. Birincisi, bu tatbikatlar iki ülke arasında daha önce yapılan anlaşma ile düzenlendiği için meşrudur. İki ülke arasında askeri tatbikatların temeli 2010 yılında imzalanan Strateji Ortaklık ve Karşılıklı Yardımlaşma hakkında anlaşmadan kaynaklanmaktadır. Bu anlaşmanın 1. ve 2. maddelerine göre, iki kardeş ülke karşılıklı olarak bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüklerinin sağlanması ve korunması için bir-biri ile sıkı işbirliği yapacaktır. Taraflardan biri toprak bütünlüğü, egemenliği ve sınır güvenliğinin tehdit altında olduğunu hiss ederse müşterek önlemler alınması amacıyla karşı tarafa danışmada buluna bilecektir. 2. maddeye göre, taraflar bu önlemi almak amacıyla bir-birine karşılıklı yardım göstere bilecek ve BM Anlaşması’nın 51. Maddesi’nde öngörülen bireysel ve kolektiv meşru müdafaa hakkı da buna dahildir. Yani taraflar bir-birini korumak için askeri açıdan da destek verebilecektir. Tabii üçüncü tarafların silahlı saldırısı durumunda meşru müdafaa amaclı karşılıklı askeri destek için orduların koordinasyon halinde olması gerekiyor ve bu da yalnız askeri tatbikatlarla sağlanabilir. Anlaşmanın 8. maddesinde bu koordinasyonun nasıl sağlanacağına dair eylemler ayrıntılı şekilde anlatılmıştır. Bunlardan biri de ortak tatbikatların düzenlenmesidir. Dolayısıyla bu anlaşmann gereği olarak taraflar 2014 yılından itibaren karşılıklı iki taraflı Türkiye ve Azerbaycan’da tatbikatlar icra etmekte, birbirilerini uluslararası tatbikatlara davet etmektedir.
İkinci neden Azerbaycan-Türkiye taşımacılık yollarının güvenliğinin korunmasıdır. Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Güney Gaz Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nın güvenliğinin sağlanması Azerbaycan ve Türkiye’nin ortak sorumluluğundadır. 12-14 Temmuz tarihlerinde Ermenistan ordusunun saldırdığı Tovuz bölgesi Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak enerji ve taşımacılık projelerinin geçtiği bölgedir. Bu projelerden Güney Gaz Boru Hattı Türkiye’nin doğalgaz arz güvenliğinde de önemli alternatif rol oynamaktadır. Güney Gaz Boru Hattı’nın Türkiye kısmı olan TANAP’ın açılışından sonra Azerbaycan’ın Türkye arz güvenliğinde rolu artarak bazen hatta 1. sıraya yükselmiştir. Bu projelerin geçtiği bölge aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya kapısıdır ki, son yıllarda Türkiye-Azerbaycan’ın gerçekleştirmeye çalıştığı Orta Koridor bu bölgeden geçiyor. Orta Koridor Türk TIR’larının Orta Asya`ya gitmesi için en kısa ve güvenli alternativ bir koridordur. Türk TIR’larının kullandığı diğer iki hat Rusya ve İran hattıdır.
Tatbikatın üçüncü nedeni bölgesel sorunların çözümünde devam eden diplomatik müzakerelerde Türkiye ve Azerbaycan’ın pozisyonunun askeri açıdan desteklenmesidir. Bu tatbikatla her iki ülke bölgenin güvenliğinin onlar açısından ne kadar önemli olduğunu güclü bir mesajını vermiş oldular. Uzmanlar özellikle Türk uzmanlar Ermenistan’ın Azerbaycan’a sınır bölgede saldırmasını tek başına Ermenistan’ın işi olmadığı ve üçüncü tarafların Azerbaycan üzerinden Doğu Akdeniz ve Libya’da Türkiye’ye mesaj verilmek istendiğini savundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuyla ilgili açıklamasında, bu saldırı Ermenistan’ın boyunu aşar, sözleri ile üçüncü tarafa işare etmiştir. Dolayısıyla Türkiye açısından bu tatbikat diger bölgelerde Türkiye’ye mesaj vermek isteyen üçüncü taraflara kuvvetli bir mesajdır.
Azerbaycan açısından da bu askeri tatbikat Karabağ diplomasisini destekler niteliktedir. 2016’nın Nisan ayında yaşanan savaşta Azerbaycan’ın ordusunun önemli strateji yükseklikleri işgalden azad etmesi Ermenistan komuoyu ve ordusunda ciddi bir psikolojik darbeye neden oldu. Buna paralel olarak Cumhurbaşkanı İlham Aliyev liderliğinde yürütülen “hücum diplomasisi” de Ermenistan’ın psikolojik savaş açısından düşündüğümüz zaman ciddi yara almasına neden olmuştu ki, bu da diplomatik müzakelerde pozisyonunu olumsuz etkilemişti. Ermenistan yeni Başbakanı Nikol Paşinyan ve Savunma Bakanı Davit Tonoyan bu süreci kendi lehlerine değiştirmek için Tovuz’da saldırıya geçti. Amaç Tovuz yönünde strateji bir askeri pozisyon elde ederek diplomatik müzakerelerde konumunu pekiştirmekti. Fakat bunu başardıkları söylenemez. Dolayısıyla bu askeri tatbikat Azerbaycan açısından diplomatik müzakelerde Ermenistan’a karşı üstünlüğü devam etdirmek için kuvvetli bir mesajdır.
Nitekim Azerbaycan tarafı Minsk Grubu çerçevesinde yürütülen barış görüşmelerinden hiç memnun olmadığını, barışa giden yolun Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev yaptığı açıklamada Minsk Grubu’unun 11 üyeden oluştuğunu ve Minsk üçlüsüne diğer devletlerin de dahil olması gerektiğini söylemiş ve bunun için Minsk Konferansı’nın tekrar toplanmasının gerektiğini vurgulamıştır. Azerbaycan daha önce de Minsk üçlüsüne Türkiye’nin de katılması gerektiğini savunmuş ve bundan sonra Minsk üçlüsü meselenin çözümü için Türkiye tarafının da görüşlerini almaya başlamıştı.
Sonuçta Azerbaycan-Türkiye ordularının müşterek tatbikatı daha önce yapılmış anlaşma ve yıllık planlama çerçevesinde yapılmaktadır. Bu tatbikat iki ülkenin ordularının olası bir savaş halinde koordinasyon halinde hareket etmesi, bölgesel güvenliğin temini, enerji ve taşımacılık koridorunun korunması ve bölgesel sorunların çözümünde diplomatik müzakelerde pozisyonlarının kuvvetlendirmesi açısından önemlidir.