Hakan Fidan''ın ''bir kısım'' ABD ve İsrail basınında hedef alınmasının bir nedeni, yıllardır Türkiye''nin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olan PKK sorununun çözümü noktasında inisiyatif almasıdır. Terör belasından kurtulan bir Türkiye''nin, coğrafyasında daha serbest hareket edeceği, hatta küresel düzeyde söz sahibi olacağı aşikârdır. PKK terörünü bitirmeye çalışan Fidan, 21. yüzyılın Türkiye''nin yüzyılı olması yolundaki en kritik işlerden birisini halletmektedir.
Son günlerde Batı medyasında, özellikle ABD ve İsrail basınında Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarı Hakan Fidan''ı doğrudan hedef alan yazıların çıktığı görülmektedir. Wall Street Journal''la başlayıp, Washington Post ve Jewish Press''le devam eden, birbiriyle ilintili yazı ve yorumların peş peşe çıkması ise söz konusu haberlerin ''bir plan dâhilinde'' yapıldığı izlenimini doğurmaktadır. Aslında Hakan Fidan''la ilgili çıkan bu tür menfi haberler ilk değildir. Hatırlanacağı üzere MİT''e müsteşar olarak atanmasının hemen akabinde Fidan, dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak tarafından ''İrancı'' olmakla itham edilmişti.
Fidan''ı hedef alan son yayınların yer aldığı medyanın, ''neo-con'' olarak adlandırılan ve ABD siyasetini belirli bir grubunun istekleri doğrultusunda yönlendiren kişilerin sürekli yazı yazdıkları gazeteler olması ise ayrıca dikkate değerdir. Söz konusu medyada çıkan Hakan Fidan''la ilgili haberler genel olarak; onun ve Türk istihbaratının artık başına buyruk hareket ettiği, kadim müttefikleriyle (!) dayanışmaya gitmediği gibi müttefiklerinin çıkarları aleyhine faaliyetlerde bulunduğu ve hatta onlara bazı yerlerde eskisi gibi güvenli çalışma imkânı vermediğiyle alakalıydı. Peki, Hakan Fidan bu tür haberlerle neden hedef alınmış olabilir?
Bilindiği üzere Hakan Fidan, AK Parti ilk hükümet zamanında TİKA başkanlığını çok başarılı bir şekilde yürüttü. O''nun yönetimi zamanında, Türklerin eserleri ve etkisinin olup da, TİKA''nın faaliyette bulunmadığı bir coğrafya yok gibidir. Kendisi de eski bir TİKA çalışanı olup, halen mecliste muhalefet milletvekili olarak görev yapan bir parlamenterimiz, sohbet anımızda Fidan''ın TİKA''daki çalışmalarını şöyle özetlemişti: ''TİKA TİKA olalı böyle faaliyetler görmedi''. Nitekim buradaki başarılarından dolayı Fidan daha sonra, Başbakan Erdoğan''ın danışmanlığına getirildi. Ardında MİT''e önce müsteşar yardımcısı oldu, bilahare de müsteşar olarak atandı.
Hakan Fidan''ın Türk istihbaratının başına getirilmesinde, TİKA başkanlığı sırasında sahadaki başarıları, istihbarat üzerine akademik çalışmalar yapması, başarılı ve genç bir bürokrat olması şüphesiz önemli rol oynamıştır. Onun böyle kritik bir vazifeye atanması, şüphesiz kendisine büyük sorumluluklar getirmiştir. Bu bağlamda, Fidan''ın en büyük amacının, başında bulunduğu Türk istihbarat servisini aynen Teşkilat-ı Mahsusa zamanında olduğu gibi küresel düzeyde etkin ve operasyonel bir teşkilat haline getirmek olduğu bilinmektedir.
Zira Fidan''ın müsteşarlığa gelmesiyle birlikte, yaygın Batı lisanlarının yanı sıra, pek çok etnik dili bilen, kaliteli üniversitelerin iyi bölümlerinden mezun, alanlarında uzman, dinamik gençleri MİT''e kazandırmaya çalıştığı sık sık gazetelerde yayımlanan personel alımı ilanlarında görülmektedir. Hakan Fidan''ın göreve başlamasından hemen sonra, istihbarat örgütünü yakından tanıtıcı basın toplantıları düzenlemesi, servisin internet sitesine belgeseller ve çocuklar için dikkat çekici yayınlar koydurması, kamuoyunda menfi şöhreti bulunan Türk istihbarat örgütünü ''halka mal etme'' çabası olarak da değerlendirilebilir.
Genç ve dinamik yeni personeliyle, istihbarat örgütünün nitelikli kadrosunu genişleten ve aynı zamanda ''kamu diplomasisini'' takip ederek başında bulunduğu teşkilatı kamuoyu nezdinde takdir edilir hale getiren Fidan; istihbarat servisinin teknik alt yapısını da kuvvetlendirdi. Nitekim uzun yıllar Genelkurmay Başkanlığı''nın kontrolünde bulunan, Türkiye''nin yakın coğrafyası Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu''daki elektronik haberleşmeleri belli oranda takip edebilen teknik sistem onun başkanlığı döneminde MİT''e devredildi. Böylece Fidan, yıllarca içine kapanık bir şekilde çalışan, hayati dış istihbarat ihtiyaçlarını müttefiklerine terk ederek, neredeyse meflûç bir hale gelen Türk istihbaratını yeniden derleyip toparlamıştır. Şüphesiz onun bu sıkı ve kritik çalışmaları, eskiden Türkiye''de ve bu coğrafyada rahat bir şekilde ''at oynatan'' devletleri ve istihbarat servislerini de ciddi bir şekilde rahatsız etmeye başlamıştır.
Hakan Fidan''ın ''bir kısım'' ABD ve İsrail basınında hedef alınmasının bir diğer nedeni, yıllardır Türkiye''nin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olan PKK sorununun çözümü noktasında inisiyatif almasıdır. Terör belasından kurtulan bir Türkiye''nin, coğrafyasında daha serbest hareket edeceği, hatta küresel düzeyde söz sahibi olacağı aşikârdır. PKK terörünü bitirmeye çalışan Fidan, 21. yüzyılının Türkiye''nin yüzyılı olması yolundaki en kritik işlerden birisini halletmektedir.
Müsteşar Fidan''ın hedef alınmasının bir diğer sebebi ise, onun başında bulunduğu teşkilatı daha bağımsız ve disipliner bir hale getirmeye yönelik çalışmaları olabilir. Yıllardır içine kapanık bir halde çalışan MİT''in içine ve hatta devletin diğer kritik birimlerinin bünyesine yabancı servislerin sızması muhtemeldir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu''nun tabiriyle ''MİT veya diğer önemli birimler daha önce birilerince sürülmüş'' olabilir. Bu bağlamda, Fidan''ın bu tür faaliyetlere göz açtırmaması, ''daha önce sürülenlere yönelik'' sıkı çalışmaları, bu zamana kadar bu durumdan en fazla istifade eden devletleri rahatsız etmiş olabilir.
Sonuç olarak her yönden büyüyen ve güçlenen Türkiye''nin en önemli mimarlarından birisi olacak olan ve tarihin kendisinden sitayişle bahsedeceği Hakan Fidan''ın, yersiz ithamlarla ABD ve İsrail basınında haber edilmesi esasında gidilen yolun doğruluğunu göstermektedir. Şüphesiz kendisine ve destekçilerine göz dağı vermek amacıyla piyasaya sürüldüğü anlaşılan bu tür haberler, Fidan ve ekibine önemli bir motivasyon kaynağı olmuştur. Bununla birlikte Hakan Fidan ve ekibi çalışmalarında azami derecede uyanık ve dikkatli olmalıdır. Zira bugün eleştirilerde bulunanlar, yarın daha farklı çalışmaların içine girebilirler. Atalarımızın beliğ bir ifadeyle söylediği gibi: ''Su uyur, düşman uyumaz.''