“Dünya global bir köy artık!” hep duyduğumuz bir söz. Bu ifade, bu çağda yerli yerine oturuyor, somutlaşıyor. Dünyayı “entegre bir sistem” haline getiren internet; “bu şebekenin” en büyük argümanı. Pek tabii çok faydalı yönleri var, yadsınamaz. Ama “etkileşim” adı altında tüm toplumsal değerleri bir halı çırpar gibi silkeleme kabiliyetine sahip… İşinize gelmeyen bir “gerçeği” gizlemek de, yanlış bir bilgiyi defalarca gündeme getirerek “doğru bilgi” olarak inandırmak da adeta çocuk oyuncağı.
Bunu çerçeveleyen en büyük güç ise sosyal medya kuşkusuz. Burada “linç”e maruz kalmak, yapmadığınız, aklınızın ucundan geçmeyen bir durum nedeniyle yaftalanmak çok kolay. Temelinde yatan düşünce “fikir hürriyeti” ve bunun tartışmasız biçimde sınırsız olduğu masalı. Evet bu bir masal. Her dönemin, her kültürün bir masalı olur. Bu çağın en büyük masalı sosyal medya şirketlerinin ürettiği ve dayattığı kurallar ekseninde şekilleniyor. Ve tüm çekişme sadece ülkeler arasında değil artık. Ülkeler ve sosyal medya şirketleri arasında da gerçekleşiyor ve çeşitleniyor da…
ÜLKELER TEPKİ GÖSTERİYOR
Sosyal medya platformları kendi kuralları, hükümleri ve koşullarında diretiyor. Bu yüzden mesela Facebook, Almanya’da antisemitik içeriğin kaldırılmaması nedeniyle dava ile karşı karşıya. Benzeri durum Fransa’da var. Twitter, nefret içeren paylaşımlarla yeteri kadar mücadele etmediği, yetersiz kaldığı ve Fransız otoriteleri ile bilgi paylaşmadığı için yerel mahkemece haksız bulundu ve karar temyiz incelenmesinden de aynı yönde geçti. Hindistan’da da belirli hesapların engellenmesi kararını uygulamayan Twitter, para cezası aldı.
Sosyal medya şirketlerinin Türkiye’ye karşı takındıkları tavır, toplumun tüm kesimini mağdur ediyor. Toplumsal nefreti ve ayrımcılığı tetikleyen, toplumsal yapıya zarar veren konuları görmezden gelen, Türk yargısının suçlu bulduğu kimselerin, “bizim kurallarımıza göre ihlal yok” diyerek önünü açan, birtakım “sahte gündemler”e olanak sağlayan bir “istihbarat aracı haline dönüşen” bu yapının kurallarına hukuka uygun müdahale şart! Herkesi ABD’nin amaçlarına uygun, oranın kurallarına göre “yargılayan” bu şirketler, kendi bulundukları mecranın dışındaki hukuku neredeyse hiçe sayıyor.
CEVABI MEÇHUL SORULAR
Herkesin birbirine hakaret edebildiği, iftira atabildiği, itibar cellatlığına giriştiği bu mecranın, kullanıcı olan üyelerinin yaptıkları paylaşımlardan da sorumlu olması gerektiğini düşünüyorum. Ne farkı var sosyal medya platformunun bir internet sitesinden? İnternet haber sitesine haberi giren muhabir veya yazar hatalı bir ifadede bulununca kim sorumlu? Kullanıcı, birisine aşağılık ifadeleri sosyal medya platformundan kullanınca “sosyal medya şirketi” “ihlal bulamadık” ifadesini neye göre değerlendiriyor? Sözün hakaret içerdiği ayan beyan ortada iken TCK dışında hangi hukuk kuralına dayanarak bunu mübah görebiliyor? Veya bunu mübah görme yetkisini ona kim veriyor?
GÜNCEL DURUM
Yazımızı bu konudaki iki güncel durum ile noktalayalım. Sosyal medya şirketleri arasında sanırım en dik başlısı “Twitter”. Türkiye’de temsilcilik açmıyor. Ama bu ülkeden reklam alıyor, para kazanabiliyor. Bu minvalde iki güncel durumda birincisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) Twitter hakkında verdiği karar. BTK, temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle Twitter’a reklam verilmesini yasakladı. Türkiye’den firmalar bu platforma reklam veremeyecekler. Güncel durumdan ikincisi ise Twitter’a karşı açılan tazminat davası. Bu davada Twitter aleyhine bir karar çıktı. Davada kendilerine bir kullanıcı tarafından hakaret edilen iki gazeteci, suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusu Twitter’ın bilgi paylaşmaması nedeniyle takipsizlikle sonuçlandı. Bu kere Twitter’a “yayına imkan verdiği, tüm uyarılara rağmen paylaşımı silmediği” için sorumlu olduğu düşüncesi ile tazminat davası açıldı. Davalı konumundaki Twitter’ın Türkiye’de temsilcisi olmadığını bahseden bir avukatlık firması dosyaya bu yönde savunma yaptı ve “asıl muhatap biz değiliz, Türkiye’deki şirketin hasım olması mümkün değil” dedi. Mahkeme ise inceleme yaptı ve bu şirketi adli muhatap kabul ederek, paylaşımları kaldırmayan Twitter’a manevi tazminat ödeme yükümlülüğü getirdi. Karar üç açıdan önemli: Birincisi; Twitter’ın artık Türkiye’de adli bir muhatabı var. İkincisi; sosyal medya şirketleri taahhütlerine uymak zorunda ve son olarak ayrımcı, nefret ve hakaret içeren ifadelerin ne olduğuna şirketler değil egemenlik hakkı çerçevesinde Türk mahkemeleri karar verir.
Bu tür davaların ve girişimlerin artması, gelişen süreçte “hukuki zeminin oluşturulması” adına önemli.