Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son iki ay içerisinde altısı yüz yüze olmak üzere, toplamda 15 Afrika ülkesi lideriyle görüştü. Özellikle küresel salgın ve buna dayalı dünyanın sürüklendiği ekonomik istikrarsızlık ile küresel ısınmanın getirdiği birçok sorunla mücadele edilirken, orta vadeli programın bir parçası olarak Afrika ihmal edilmedi...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son iki ay içerisinde altısı yüz yüze olmak üzere, toplamda 15 Afrika ülkesi lideriyle görüştü. Özellikle küresel salgın ve buna dayalı dünyanın sürüklendiği ekonomik istikrarsızlık ile küresel ısınmanın getirdiği birçok sorunla mücadele edilirken, orta vadeli programın bir parçası olarak Afrika ihmal edilmedi.
Küresel salgının başlamasıyla ülkeler kendi meseleleri ile uğraşırken Türkiye, TİKA ve diğer sivil toplum kuruluşlarımız aracılığıyla Afrika’ya pandemi desteğinde bulunmuştur. Tüm ülkelerin dikkatini çeken bu durum, Afrika ile olan bağlarımızı sağlamlaştırmıştır.
- Afrika, hâlihazırda 1,25 milyar nüfus, 54+1 ülke (Fas, Afrika Birliği’nden ayrılmıştır fakat tekrar üyelik gayretleri devam etmektedir) ve yaklaşık 500 milyar ABD Doları tutarındaki gıda ithalatıyla önümüzdeki süreç içerisinde, dünyanın en önemli cazibe merkezi konumuna adaydır. 2035 yılına dek Afrika nüfusunun 2.5 milyar düzeyine çıkması ve sadece gıda ithalatının ise, 2.5 trilyon dolar düzeyine ulaşması beklenmektedir. Bu husus Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, Brezilya, Hindistan, Rusya, Japonya gibi ülkelerin Afrika kıtasında özel olarak yoğunlaşmaları ve münhasır strateji geliştirmelerinin en temel gerekçesidir.
DÜNYANIN GÖZBEBEĞİ
Petrol, doğal gaz, altın, elmas kıymetli taşlar sanayiye esas teşkil eden birçok kıymetli ve ender bulunan madenler, uranyum, radyoaktif elementler ve diğer kıymetli taşlar açısından Afrika dünyanın önde gelen rezervlerine sahiptir ve bu rezervlerin büyük bölümü halen işlenmeyi beklemektedir. Geçmişi sömürgecilik faaliyetleriyle geçen Batılı ülkelerle, Afrika’daki yerel halk ve yönetimlerin asli kavga ve güç dengesi mücadelesi bu gerçeğe dayanmaktadır. Afrika’daki Eş Şebab, Touareg, Boko Haram gibi suni terör örgütlerini bu gerçekle ilişkilendirmek mümkündür.
- Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler’de “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek dünyaya duyurduğu yaklaşımı, Afrika’da ciddi kabul görmüş ve tartışma zemini bulmuştur. Dolayısıyla Afrika ülke sayısı ve nüfusu ile doğru orantılı olarak BM’de temsil istemektedir. Afrika Birliği ve Afrika’nın genel politikasını, geçmişte etkin beş ülke belirlerken (Nijerya, Güney Afrika, Mısır, Cezayir ve o dönemki Libya) Afrika, bugün bu ülkelerin mevcut durumları sebebiyle kalkınma ve gelişme için yeni bir model arayışı içerisindedir. Türkiye yönlendirme ve stratejik “ortak” olma konusunda ortaya koyduğu performans ile bu konuda en şanslı ülke konumundadır. Ülkemizin yüksek seviyedeki iş gücü, mühendislik, müteahhitlik kabiliyeti ve özellikle Afrika’nın öncelikli ihtiyacı savunma sanayiindeki üstün kapasitesiyle, Afrika’da stratejik ortak olarak yer alması gayet mümkündür.
Afrika ve münhasıran Orta Afrika genelinde Türkiye’ye duyulan bir güven ve dostluk ilişkisi mevcuttur. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı’mızın yüksek düzeyde tanınırlığı ve güvenirliği de bulunmaktadır. 2008 yılında Afrika Birliği’nin Afrika I. Zirvesi’nde Türkiye’yi “stratejik ortak” olarak ilan etmiş olması bunun bir göstergesidir. Halihazırda Afrika’daki ülkeler ile hiçbir siyasi ve ekonomik sorunumuz olmadığı gibi, olumsuz bir geçmişimiz de bulunmamaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu bu imkâna bugün hiçbir Batılı ülke sahip değildir. Cumhurbaşkanımız da büyük bir gayret ve özveri ile iki ay gibi kısa bir sürede tüm girişimcilerimize bu kapıyı açmış bulunmaktadır.
- Afrika’da yer alan ülke ve toplumlar büyük oranda birbirlerine yakın kültür ve hissiyata sahiptir. Halen Afrikalı toplumlar; yakın, birebir temas ve ilişkiden, yüz yüze irtibattan yüksek derecede etkilenmekte ve uzun geçmişten ziyade an itibarıyla mevcut fiziki ilişki ve hissiyatlarına göre karar vermektedirler. Sıcak ilişki ve üst düzey temasın etkisi büyük ihalelerde de kendini göstermektedir. Hâlihazırda bu hususa ABD, Fransa, İngiltere, Çin ve Japonya tarafından özen gösterilmekte ve önemli yararlar sağlamaktadırlar. Türkiye, Afrika’ya yönelik insani ve sosyal projeleri kısıtlı imkânlar dairesinde gerçekleştirmekte ve bu konuda dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Fakat alt yapı ihalelerinde ve gelir getirici büyük çaplı projelerde, hiçbir tasarrufu olmayan Batılı diğer ülkeler yer almakta ve bu imkândan onlar yararlanmaktadır. Bizlerin bu durumu dikkatle değerlendirmemiz gerekmektedir.
TÜRKİYE’NİN ÇOK YÖNLÜ TECRÜBE AKTARIMI
Önümüzdeki süreçte en hızlı ekonomik büyüme Afrika kıtasında beklenmektedir. Özellikle tüketim mallarında yüzde 85-90 düzeyinde ithalata bağımlı Afrika ülkelerinde, ekonomik büyümeden ülkemizin potansiyeli ve girişim kabiliyeti ölçüsünde özellikle; müteahhitlik, alt yapı ve enerji sektörünün ve münhasıran savunma sanayiinin gereken payı alabilmesi, profesyonelliğin ve kabiliyetin yanısıra, her düzeyde Afrika ile sıcak ilişkiler kurulmasını da zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Afrika kıtasındaki mevcut büyükelçiliklerimizin 2000 yılında 12 olan sayısı bugün 44’e ulaşmıştır. Ticaret Bakanlığı, TIM, THY Kargo anlaşması ise ayrı bir ivme kazandırabilecek niteliktedir. Dünya ekonomisinin giderek daralmasına rağmen, ihracatımızın 2023’te 300 milyar ABD doları üzerinde hedeflendiği dikkate alındığında, ekonomik büyümemiz, kalkınma, sanayileşme ve ortaya konan ihracat hedefimizin gerçekleştirilebilmesinin, yeni ve gelişen pazar Afrika kıtasında yeterli payın alınmasına bağlı olduğu düşünülmektedir.
- Dış politika bütünlüğümüz içerisinde kalınmak kaydıyla; konumu ve önemine istinaden, Afrika kıtasına münhasır olmak üzere, Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimlerini tamamlayıcı mahiyette “Afrika Koordinasyon” birimi veya “Afrika Danışma” birimi oluşturulması ve özel sektörün düzenli olarak bilgilendirilmesi ilişkilerimiz açısından ayrı bir ilave imkan oluşturabilecektir.