Sudan’da yaşanan kriz bölgeyi ve dünyayı alakadar ettiği gibi Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Darbeci proje Sudan’da başarılı olursa, Libya’da da Hafter’in önü açılacağı için hem Akdeniz hem de Kızıldeniz’deki çıkarlarımız zarar görecektir.
Geride bıraktığımız 2023 yılında Sudan’ın yaşadığı ağır kriz (iç savaş), Sudan halkının Büyük Britanya’dan bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından bu yana karşılaştığı en zor sınavlardan biridir. Savaşın görünür nedenleri siyasi olsa da krizin uzamasıyla birlikte Sudan’ın kendi içindeki tezatlarla birleşen ciddi sosyal ve insani sonuçları da görülmektedir. Bu iç savaş; bölgesel, kabilevi ve sosyal ayrılıkların derinliğini ve Sudan’ı oluşturan kesimler arasındaki siyasi algı ve bilincinin çeşitliliğini gün yüzüne çıkarmıştır. Sudan’da değişim 2019’da Beşir yönetiminin yıkılmasıyla başlamış ve yerine demokrasiye inanmayan bir sivil-asker koalisyonu geçmiştir.
İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENEN ÜLKE
Aradan geçen sürede paralel ordu olarak ortaya çıkan Hızlı Destek Güçleri güçlenip de 2023 Nisan’ında sürpriz bir saldırı başlatarak hükümeti ele geçirmeye kalkışınca, ülke ciddi bir iç savaşa sürüklenmiştir. Hafter yönetiminde olduğu gibi, Hızlı Destek Güçleri'ne Birleşik Arap Emirlikleri’nin ciddi maddi ve askeri destek verdiği bilinmektedir. Bu yüzden Sudan Askeri yönetimi 15 BAE diplomatını sınırdışı etmiştir (2023). Libya’da olduğu gibi Hızlı Destek Güçleri’nin, hem İsrail ve Batı ile hem de Rusya’nın Wagner’iyle iş birliği içerisinde olduğu bilinmektedir. Suudi Arabistan çok ilgilenmediği bu krize arabuluculuk önermiş ama karşılık görmemiştir.
SİSİ YÖNETİMİ ENDİŞELİ
Sisi yönetimindeki Mısır, Sudan’daki kriz ve kaostan ötürü oldukça endişelidir. Hafter gibi darbe projesi olduğu için Sudan’daki kaosu kendi milli güvenliğine tehdit olarak görmüş ve bu gelişmeden rahatsız olmuştur. Mısır ayrıca ülkenin bölünmesinden ve güvenmediği BAE’nin kontrolüne geçmesinden de endişe etmektedir. Ayrıca, Etiyopya veya Sudan tarafından Nil üzerinde her hangi baraj ve yönlendirme ile olma ihtimali Mısır için hayati bir meseledir. Ancak Mısır yaşadığı ekonomik sıkıntılardan ve Körfez sermayesinin ve medyasının ülke içindeki etkisinden dolayı pek bir şey yapamamaktadır.
DÜNYA KAMUOYU BİHABER
Sudan’da yaşanan insani kriz çok büyük olmasına karşın dünya kamuoyunun gündeminde yer almamaktadır. Yerel, bölgesel ve uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından açıklanan veriler, Sudan halkının maruz kaldığı sıkıntıların ve aşırılıkların boyutunun çok büyük olduğuna işaret etmektedir: On binlerce ölü, ülke içinde göç etmek zorunda kalmış olan 8 milyona yakın insan yanında ve ülkeden kaçan 1,5 milyon insan… Başından beri zaten bir milis mantığıyla hareket eden Hızlı Destek Güçleri, Sudan halkının dükkanlarını ve evlerini yağmaladığı gibi bundan yabancı misyonlar bile nasibini almaktadır. BM raporları, Hızlı Destek Güçleri unsurlarının Darfur, Hartum ve Cezire’de ele geçirdiği şehirlerde işlediği katliamları resmi olarak belgelemiştir. Ancak, uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin tepkisi, Sudan halkının karşılaştığı cinayet, tehcir ve toplu tecavüz gibi zulümlere karşı cılız kalmıştır. Bu krizde çatışan taraflar kabile ve etnik fay hatlarını da kullanmaya çalışmaktadır. Sudan’da hem Arap ve Afrikalı kabileler arası bir gerginlik olduğu gibi, hem de çobanlar ve çiftçiler arasında da ciddi arazi kavgaları yer almaktadır. Ayrıca, Afrika kabileleri kendi aralarında gerginlik yaşamaktadır çünkü herkesin yaşam kaynakları azalmıştır.
ÇÖZÜM YOLLARI TIKALI
Sudan Krizi’nin çözümü tıkanmıştır. Suudi Arabistan ve ABD’nin arabuluculuk çabaları sonuçsuz kalmıştır ki, halihazırda ABD zaten bölgede çatışma istemektedir. Afrika Birliği içindeki anlaşmazlıklar, Sudan krizine çözüm arayışında birliğin rolünü sınırlandırmaktadır. Bazı Afrika ülkeleri (Uganda, Cibuti ve Etiyopya) krizde Sudan Hükümeti’nin tersine tutum alarak 2024 yılı başında Hızlık Destek Güçleri Komutanı Hamadti’yi ülkelerinde devlet başkanı gibi karşılamışlardır. Son dönemde savaş alanında askeri olarak ilerleyen Hızlı Destek Güçleri’ne uluslararası alanda meşruiyet arayışı aşamasına geçildiği ve bir tür zafer turu attırıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca dikkate değer bir diğer şaşırtıcı durum ise BM ve uluslararası yardım kuruluşlarının, savaşın patlak vermesinden bu yana Sudan halkının ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmemesidir. 2023 yılında Sudan’ın en büyük göç krizini yaşadığını doğrulayan BM raporlarına rağmen, herhangi bir kuruluş Sudanlılara yardım eli uzatmamıştır. Katar ve Türkiye insani yardımlarda bulunmuşlardır ama ihtiyaçlar bu iki ülkenin karşılayabileceğinden çok daha fazladır.
KIZILDENİZ’DE İSTİKRAR İSTENMİYOR
Sonuç olarak savaşan tarafların sürpriz ilerlemeler yapmaları yanında yerel aşiret unsurlarının savaşa dahil olması veya taraf değiştirmesi, Sudan krizinin geleceğini öngörmeyi zorlaştırmaktadır. Bu durumda Sudan devleti, büyük bir yıkımla karşılaşacak ve bu; bölgesel, kabilevi ve yerel temellere dayalı çatışmalı bölgelerde bölünme potansiyeli artacaktır. Somali, Yemen, Etiyopya, Sudan ve hatta Filistin krizlerine bakıldığında anlaşılmaktadır ki Kızıl Deniz etrafında istikrar ve güçlü bir devlet/ordu istenmemektedir. Muhafazakar Sudan ordusu da Batı tarafından bir direnç unsuru olarak görüldüğü için zayıflatılmak istenmektedir. Husi operasyonlarıyla Kızıldeniz’in önemi bir kez daha anlaşımıştır.
TÜRKİYE’Yİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR
Gazze’deki insani kriz, 2023 yılı boyunca küresel ve bölgesel kamuoyunu meşgul etmiştir ve etmelidir. Ancak 2023 yılı Nisan ayının ortalarından itibaren büyük bir yıkım yaşayan Sudan krizi de unutulmamalıdır. Çünkü bu kriz bölgeyi ve dünyayı ilgilendirdiği gibi Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Darbeci proje Sudan’da başarılı olursa, Libya’da da Hafter’in önü açılacağı için hem Akdeniz hem de Kızıldeniz’deki çıkarlarımız zarar görecektir. Her şey bir yana Osmanlı’dan günümüze yakın ilişki içinde olduğumuz Sudan, altın dahil güçlü madenlere ve verimli topraklara sahiptir ve kendi ayakları üzerinde durabilir. Ama yaşadığı sıkıntıları en azından Türkiye’nin bilmesi ve dünyaya da bildirmesinde fayda vardır…