Yeni Şafak 30. Yıl Konuşmaları'na konuk olan tarihçi Prof. Zekeriya Kurşun, İsrail'in empoze ettiği korku siyasetinin akademisyenleri de vurduğunu söyledi. Filistin konferanslarına akademisyenlerin katılmak istemediğini ifade eden Kurşun, “Harvard Ünivesitesi’nin rektörü sadece öğrencilerinin konuşmasına izin verdiği için kovuldu. Dolayısıyla akademisyenlerin de birkaç konuda tabusu var” dedi.
Tarihçi Profesör Zekeriya Kurşun, Yeni Şafak 30. Yıl Konuşmaları'na konuk oldu. Bir dönem gazetemizin yazarlarından olan Kurşun, Yeni Şafak'ın Türk basın tarihinde çok önemli ve anlamlı bir yere sahip olduğunu vurgulayarak gazetenin içerisinde bulunmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti. Türk basın tarihinin serüveninden dünyanın gündeminde olan Filistin meselesine kadar merak edilen birçok konuyu gazetemiz çalışanlarıyla birlikte interaktif bir şekilde ele alan Kurşun, Filistin meselesinin 7 Ekim itibarıyla başlamadığını, bu meselenin çok uzun geçmişe dayandığını belirtti.
DEZENFORMASYON BİLGİ EDİNİLEREK GİDERİLİR
Orta Doğu alanında yapmış olduğu çalışmalarla birçok kişi tarafından referans kabul edilen Kurşun, konuşmalarına "Filistinliler topraklarını sattı" iddialarına açıklık getirerek başladı. Filistin meselesiyle alakalı toplumda çok ciddi bilgi yetersizliği ve bilgi karmaşasının olduğunu söyleyen Kurşun, tamamen yanlış olan bu iddiaların cehalet, bilgi kirliliği ve başkasının diliyle konuşmaktan kaynaklı konular olduğunu ifade etti. Prof. Kurşun, “Gazze’de 30 bin insan öldürülmüş olmasına rağmen bizler bu sayıları rakamlara dönüştürdük. Ama o öldürme hadisesinin meşruiyetini sağlayan bu cümle konusunda hala yeni bir şey söyleyemedik. Bizler bilgi edinmek yerine bilginin başkaları tarafından üretilmesini bekliyoruz. Üretilen bilginin doğruluğu konusunda herhangi bir yaklaşımımız yok” dedi.
SOYKIRIM DAVASI DEVRİM NİTELİĞİNDE
Güney Afrika’nın girişimleriyle Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail’e karşı açılan soykırım davasının hukuki bir devrim niteliğinde olduğunu belirten Prof. Kurşun, bu soykırım davasının yeni bir hukuk normu haline geleceğini söyledi. Kurşun, sözlerine şunları ekledi: “Bu kararı medyamız ilk günlerde gündem etti fakat sonrasında gündemden düştü. Bu bir mahkemenin hukuki bir değerlendirmesi değil, bugüne kadar yaşanmış olan ve sürekli gündemimizde tuttuğumuz Myammar, Arakan, Doğu Türkistan, Karabağ ve bütün bu meseleleri de içine alan bir konu. Soykırım davasından önce ve sonra olarak tanımlanacak bir hukuk tarihi oluşacak. Tıpkı soykırım kararının 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya aleyhinde Yahudiler lehinde yeniden tanımlanması yeni bir hukuk normu haline gelmesi gibi. Uluslararası Adalet Divanı ateşkes konusunda da hukuki bir karar alabilir, ama ateşkes siyasi bir karardır. Ateşkes tavsiyesi var ama hukuki bir mahkemeden ateşkes kararı çıkartamazsınız.”
ULUSLARARASI İŞLERİ ZEDELENİR KORKUSU VAR
İsrail'in dünya genelinde empoze ettiği korku siyaseti akademisyenleri de vurdu. Birçok akademisyen belli sebeplerden kaynaklı Filistin meselesinin anlatıldığı konferanslara katılımcı olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Kurşun, İsrail’e karşı tavır alma meselesinde akademisyenlerin de tabularının olduğunu belirtti. Kurşun, “Harvard Ünivesitesi’nin rektörü sadece öğrencilerinin konuşmasına izin verdiği için antisemitik ilan edildi. Hukuk alanında herkesin hayal ettiği böyle bir üniversiteden rektör kovulmuştur. Dolayısıyla akademisyenlerin de birkaç konuda tabusu vardır. Ben İsrail meselesinde bunu çok net görüyorum. Türk akademisyeni de aynı şekilde. Bunun birinci sebebi, bu konuda çalışmalar yapan akademisyenlerin uluslararası işlerinin zedeleneceği korkusu. İkincisi ise mesele karşısında akademinin de yeterli bilgiye sahip olmaması” ifadelerini kullandı.
GAZZE’DE YOK EDİLEN VAKIFLAR KAYIT ALTINDA
İnkar üzerine kurulmuş yaygın anlayışı haritalarda gösterildiğine sözlerine ekleyen Zekeriya Kurşun, “O haritaların hiçbiri boş değil, Sultan 2. Abdülhamid'e kaçak göçmenler meselesi sorulduğunda ‘Buralar boş mekanlar değil ki göçmenleri buraya kabul edelim' diyor. Geçen sene 7 Ekim'de Gazze sınırlarında saha incelemesi yaparak, oradaki halkın topraklarının nasıl gasp edildiğini yansıtacağımız bir çalışma ortaya koyduk. Dünyada bu alanda çalışanlara öyle bir bilgi ürettiler ki, bu konunun aleyhine çalışmalar yapan akademisyenler mahkemede bilir kişi raporu olarak çıkıyor ve bu hakkın Filistinlilere ait olmadığını ifade ediyor. Tamamen bilinçli bir şekilde üretilen bilgiyle haklar gasp ediliyor. Osmanlı sisteminde emlak sistemi diye bilinen makama tahsis edilen 2. Abdülhamid Han döneminde de özel bir şekle dönüştürülmüş olan bir yapı var, fakat bunu bilmiyoruz. İslam tarihi boyunca burada birçok vakıf kuruldu ve çoğunluğu Osmanlı himayesindeydi. Özel mülkiyet haricinde tüzel kişiliğe sahip olan bu vakıflara işgalciler dokunamaz. Biz bu vakıfların arkasında durabiliyor muyuz? Bugün Gazze’de her biri yerinden edilmiş,
7 Ekim'den sonra tamamen yok edilmiş 50'ye yakın vakfın tescilli belgesini neşredeceğim" açıklamasını yaptı.
Hristiyan Siyonizmi İsrail’i destekliyor
Siyonizmin başarısının arkasında, kendilerini Hristiyan Siyonistler olarak tanımlayan evanjelistlerin varlığının olup olmadığı sorusunu cevaplayan Kurşun, Filistin’in Yahudiler için vatan olabilir düşüncesini geliştirenlerin Hristiyan Siyonistler olduğunu söyledi. Kurşun, “Bir Yahudi Siyonizmi bir de Hristiyan siyonizmi var. Batılı siyonizmin ilk bölücüleri Hristiyan Siyonistlerdir. Ve Filistin’in doğrudan doğruya Yahudiler için bir vatan olabilir düşüncesini geliştirenler Hristiyan Siyonistlerdir. Kenarda köşede bir tarikat gibi değerlendirilip saklandılar ama görüyoruz ki Hristiyan siyonizmi bütün gayretiyle siyonizmi destekliyor ki, bunun başında ABD’deki evanjelist gruplar geliyor.” dedi.
Filistin boş bir arazi değil
Filistinlilerin mülkiyet meselelerini ele alan elli ciltlik bir külliyat hazırladıklarını söyleyen Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Bu külliyatın gün yüzü görmesi için çok uğraşmamız gerekiyordu. Öncelikli olarak Osmanlı Filistini Yer İsimleri Atlası'nı yayınladık. Online olarak herkese açık. Aslında Filistin’in boş bir mekân olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü boş bir arazi gibi düşünülüyor ve paylaşılmak isteniyor. Önce haritalar üzerinde Filistin’i kaybettik. Dünyaya servis edilen haritalar renklerden ve rakamlardan oluşuyor. Siyonizm ortaya çıktığında çok meşhur bir sloganı vardı: ‘İnsansız topraklar, Yahudiler için vatan.’ Rusya’da bu propaganda yapılıp Filistin topraklarına göç ettiklerinde, orada insanların yaşadığını görüp şaşırdılar” ifadelerini kullandı.