Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ‘yeni bir Afrika’ hedefiyle çıktığı Afrika seyahati fiyaskoya dönüştü. Gezide Kongo Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi’den "Bize babamız gibi değil, farklı bir şekilde bakın" tepkisi gören Macron’a Siyahi Afrika Savunma Birliği Başkanı Egountchi Behanzin de sert çıktı: Afrikalılar artık Fransa'yı ‘kovmaya’ hazır.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “yeni bir Afrika” yaklaşımıyla çıktığı Afrika seyahati, kıta ile ilişkilerde vadedilen “yenilenmeyi” sağlayamadı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Gabon, Angola, Kongo Cumhuriyeti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden (KDC) oluşan 4 ülkeyi kapsayan Afrika turu, kıtanın Fransa ile ilişkilerindeki dinamikleri bir kez daha gündeme getirdi. Macron, Afrika ile kurduğu ilişkiler için kullanılan “Françafrique” döneminin artık sona erdiğini söylese de uzmanlar bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını düşünüyor. Fransız aktivist Cheikh Fall, Fransa’nın hala Afrika’ya küçümseyici bir nazarla baktığını söyledi. Aynı zamanda sivil hareket “AfricTivistes”in de kurucusu olan Fall, kıtada yükselen tam bağımsızlık çağrılarının artması dolayısıyla Macron’un bu turu yapmaya mecbur kaldığını vurguladı. Siyahi Afrika Savunma Birliği’nin (LDNA) kurucusu ve başkanı Egountchi Behanzin de “Françafrique çağını” ancak Afrikalıların sona erdirebileceğini dile getirdi. Fransa’nın, geleceğinin Afrika’da olduğunu bildiğini ancak kıtada güçlenen Pan-Afrikan hareketler dolayısıyla kıtada hiçbir zaman eski statüsüne kavuşamayacağını belirten Behanzin, Afrikalıların artık Fransa’yı “kovmaya” hazır olduğunu söyledi.
Batı bizi yağmalıyor
Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC) Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadera, Batı'ya ülkesini yağmaladıkları suçlamasında bulundu. Toudera, yaptığı açıklamada, Batılı ülkelerin, Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki zenginliği yağmaladığını ve ülkesinin kalkınmasını engellemek için siyasi istikrarsızlığın sürmesine katkı sağladığını ileri sürdü. Uzun yıllardır iç savaşın devam ettiği ülkesinin jeostratejik hedeflerin kurbanı olduğunu belirten Toudera, Batılı ülkelerin OAC’yi yönetilemez hale getirerek devletin doğal kaynaklar üzerindeki egemenlik hakkını ve kendi kaderini tayin hakkını kullanmasını engellemeyi amaçladıklarını iddia etti.