Kıbrıs kim ne der kaygısıyla değil, Türkiye’nin iradesiyle çözüldü. Karabağ’a sınırı olmayanlar orada değil miydi sanıyorsunuz? Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin iradesiyle sorun çözüldü.
Suriye’deki sorun Suriye’ye sınırı olmayanlarla mı çözülecekti?
Suriye’deki sorun Rusya, Amerika ve İran denklemdeyken çözülebilir miydi, sorusuna sorun zaten bu denklemdi, diye cevap veririm. Denklemden bilinmeyenleri çıkarırsanız çözmesi kolaylaşır. Matematik bunu söyler.
Ben artık Amerika’ymış, Rusya’ymış, Avrupa’ymış, başkasıymış kim ne der, diye bakmıyorum meselelere. Bu tasalar bana tasa değil gayrı. Bugünün olaylarına dair evlatlarımızın bizi tarihle yargılamayacağı bir irade istiyorum. Kimin ne diyeceğini değil, yarın evlatlarımızın ne diyeceğini önemsiyorum. Her gerçekçi değil, dendiğinde asıl başka türlüsü gerçekçi değil diyeceğim. Miras bırakmak istediğim yegâne şey bu irade. Allah’tan sonra sığınacakları bir sağlam yapı.
Artık “kesin bir oyuna geleceğiz,” travmasında da ben yokum.
Artık bir de Neo-Osmanlıcılıktan hoşlanmayanların Neo-Türkiye’den hiç hoşlanmayacakları günler de geldi. Hatta kahrolacakları günler geldi.
Türkiye’nin asıl sorunu olan siyasal Batıcılar kaybetti. Libya’da vuruldular, Fırat Kalkanı’nda vuruldular, Zeytin Dalı’nda vuruldular, Barış Pınarı’nda vuruldular, Karabağ’da vuruldular, Pençe-Kilit’te vuruldular, Halep’te vuruldular, Şam’da yıkıldılar.
Cumhur İttifakı gösterdi ki; Merhum Şehidimiz Muhsin Başkan’ın vücut bulan düşüncesi gerçekten de Türkiye’nin asıl senteziymiş, siyasal Batıcılık değil. Kokuşmuş partileriyle siyasal Batıcılar Türkiye’nin geleceğinde, Neo-Türkiye’de, olmayacak. Çünkü terörsüz gelecekte çöreklenebilecekleri yuvaları, verebilecekleri bir katkı yok.
Türkiye’nin gücünün ekonomik olarak da Avrupa’yı ve dünyayı dengelediğini gördükçe kahrolacaklar. Kahroldukça hezeyana düşecekler, hezeyanlarını gören millet bunlardan iyice yılacak.
Neo-Türkiye yaptıklarının bilincinde olmayan topluluk siyasal Batıcıların değil, sabrı ve hakkı tavsiye eden milletin karakterinin politikalara dönüştüğü bir Türkiye olacak.
Fakat başlangıcı Suriyeli göçü nedeniyle kafa karıştırıcı olacak. Gelin Suriyeli göçünün ekonomik etkilerinin neler olabileceğinin her detayına giremeyecek olsam da kısa vadede aktüel uzun vadede ideal tarafından bir bakalım.
Kısa vadede ilk etki finansal kesimde görülecek. Yüksek olasılıkla döviz cinsinden güçlü servet çıkışı olacak. Katılım bankaları hemen gidip Halep ve Şam şubelerini açmazlarsa yüksek tesir altında kalacak. Türk bankacılık sistemi bu şubeleri açarsa yalnız umduğundan daha kârlı olacak.
Suriyelilerin gidişi kademeli olmazsa artan döviz talebi kur üzerinde baskı kuracak. Piyasa ilk birkaç gün coşacak sonra göçün hakikaten büyük olacağı anlaşılırsa analizler derinleşip bozacak. Kur sanırım yukarı bırakılmayacak ama rezervler üzerinde negatif etki ortaya çıkacak. Bankaların döviz cinsi kredi verme iştahı azalacak. Suriyelilerin sermaye katkısı üzerinde şimdiye değin hiç durmayanlar şaşıracak. Bu etki temenni edilen politika faizi indirimini geciktirebilir.
Okul mevcutları azalacak. Hastaneler boşalacak. Bağcılar, Fatih, Kilis gibi merkezlerdeki etki Kayaşehir’e ulaşınca kiralar düşecek, konutlar ucuzlayacak. İkinci el araç ilanları artacak. Alt segment otomobiller hayli değer kaybedecek. İç talep soğuyacak. Bu gelişmeler dezenflasyonist görünecek. Fakat halen sorun olan işgücü açığı daha da büyüyecek. Yani talep azalırken arz da daralacak.
Asgari ücret beklenen enflasyona göre artırılırsa büyük ihtimalle özellikle imalat tarafında geçerliliği kalmayacak. Hizmetler sektörüne işgücü arzı artacak. Asgari ücret yüksek artırılır kiralar da düşerse Suriyelileri göç niyetinden caydıracağından çalışma izinleri yenilenmeyebilecek. Düşük katma değerli işlerde işgücü açığı bir katman daha artacak.
Sonra sınırda ticaret hızlanmaya başlayacak. Gene yüksek olasılıkla Almanya birinci dış ticaret partneri iken Erbil ve Halep ikincilik üçüncülük yarışı yapacak. Sınır vilayetler çok canlı kalacak. Çıkan para buralara çarpanla dönmeye başlayacak. Türkiye ihracat rekorları kıracak.
Orta vadede tekstilde büyük dönüşüm olacak. Mısır’a göçmekte çok da hevesli olmayan tekstil sektörü büyük ihtimalle Suriye’ye yağmur olup yağacak. Şirket merkezleri İstanbul’da üretim merkezleri Suriye’de olacak, belki tekstilciler göçen personelleriyle ortaklık kuracak.
Sonra orta vadenin içlerinde, işi kredi yağmalamaya ve rant kovalamaya döndüren Türk iş dünyası artık katma değerli alanlara yatırım yapmaya mecbur olduklarını anlayacak. Doğrudan yabancı yatırım da terörsüz Türkiye’ye kuvvetli gelecek. Ve nihayet Türkiye’nin yetiştirdiği kapasitenin, eğitimli Türk gencinin, çalışmak isteyeceği işler üretilecek. Asgari ücretli işler azalacak. Şehirlerin, yaşamın ve eğitimin kalitesi yükselecek. Hem de hepsi tüm dünya çalkalanırken olacak. Türkiye hızlanırken diğerleri yavaşlayacak.
Uzun vade başlarken Zengezur ve Kalkınma Yolu tamamlanmış enerjide eksik olan Arap Hattı da işlemeye başlamış olacak. Global enerji fiyatlaması merkez olan Türkiye’de yapılacak. İstanbul Finans Merkezi hakiki anlamını kazanacak. İşte sıçramanın büyüğü tam da o anda olacak. Türkiye ilk 10 ekonomi arasına basamakları ikişer üçer çıkarak ilerleyecek. Ve askeri darbelerin dışına atıp uzaklaştırdığı ilk 10’a tekrar dönecek.
İşte Türkiye’nin patikası bu. Bu denklemde anlaşılacağı üzere Neo-Osmanlı yok. Neo-Osmanlı ilk üç ekonomi arasında olmakla olur. Çünkü Osmanlı dünyada ilk üç ekonomi arasındaydı. Ama olsun neo-Türkiye, Türkiye’den ve Türkiye’yi sevenlerden başka herkese dost olan ve neo-Osmanlıcılıktan hoşlanmayan Baasçı siyasal Batıcılar için yeterince sinir bozucu olacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.