Emeğin ve katma değerin adaletine karşı faiz ve rantın adaletsizliği

04:003/12/2024, Salı
G: 3/12/2024, Salı
Yusuf Dinç

Sahih bilgi şudur; insan çalışarak, en azından fakir düşmez. Önemli olan da fakir düşmemektir. Fakirlikten sakınmak insanın kabiliyeti dahilindedir ama zenginlik, arzusunun ve kontrolünün dışındadır. Çalışarak zenginlik yoluna girilebilir ama zenginlik alınmaz, verilir. Sürprizdir. Yani gaybtır. Gayb olması zenginliğin de mümkün olduğunu ve esirgenmediğini anlatır. Fakat nadir olmasını garanti eder. Zenginlik zaten nadir olduğu için vardır. Nadirim o halde varım gibi… Herkesin birden zengin olması

Sahih bilgi şudur; insan çalışarak, en azından fakir düşmez. Önemli olan da fakir düşmemektir. Fakirlikten sakınmak insanın kabiliyeti dahilindedir ama zenginlik, arzusunun ve kontrolünün dışındadır. Çalışarak zenginlik yoluna girilebilir ama zenginlik alınmaz, verilir. Sürprizdir. Yani gaybtır. Gayb olması zenginliğin de mümkün olduğunu ve esirgenmediğini anlatır. Fakat nadir olmasını garanti eder. Zenginlik zaten nadir olduğu için vardır. Nadirim o halde varım gibi… Herkesin birden zengin olması ancak cennette mümkündür. Bu sebepten cennette zenginlik yoktur, fakirlik de…

Fakat kime “nasip” olacağı bilinemezse de zenginliğe “talih” gibi davranılamaz. Bir kayıtsızlık, başına buyrukluk, bağlantısızlık, zevk-ü sefa aracı olarak görülemez. Zenginlik bir sorumluluktur. Ağır ama tatmin sunan bir sorumluluk… En azından kırkta birine kadar…

İşte kapitalizmin amacı bu mekanizmayı baştan uca bozmaktır. Zenginliği bir sorumluluk olmaktan çıkarır. Zaten her şeyin kendine özgü sorumluluk bağlarını koparır. Siyasette dahi üstüne toz konamayanlar üretir. Çalışmayı fakirlikten kurtulmanın teminatı olmaktan çıkarır. Rant ve faiz mekanizmalarıyla zenginliğin el değiştirmesini engeller. Cenneti dünyada vadeder.

Faiz 100 yıldır gelir adaletini bozuyor. Düşükken de yüksekken de faiz varsıla varsıllık taahhüdünde bulunuyor. Kapitalist düzen varsılı, düşük faizin vericisi, yüksek faizin alıcısı olarak konumlandırıyor.

Son dönem faiz politikası ile Türkiye’de uzun yıllar boyunca iyileştirilen gelir adaleti yeniden bozulmaya başlamış olmalı. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Faizli mekanizmalar sürdürüldükçe varsıllar lehine gelir adaleti bozulacaktır. Son günlerde yüksek faiz politikası her yönüyle tartışılıyor ama gelir adaletine etkisi konusuna girilmiyor. Evvelce böyle olmazdı. Ama bu sefer böyle. Bu da bir genel kapitalistleşme emaresi...

Üstüne üstlük ücret artışlarının baskılanması gündeme sokuluyor. Eğer ücret fonksiyonunu enflasyonla açıklamaya bu kadar kapılınmışsa kapitalizm almış başını gidiyordur zaten. Ha bir de şunu söyleyeyim; Türkiye’de ücretlerin gayrisafi katma değerden aldığı pay yılın ilk yarısında %40’ın üzerindeydi. Üçüncü çeyrek verilerine göre %36,4 ve bu da fena değil. Bir ara %30’un altına düşmüştü. EYT etkisi var mıdır bu ilişkide, bilemiyorum.

Neyse, faizin gelir adaletine etkisini tartışmak gerekiyor ama sanırım rantın Türkiye’deki gelir adaletini bozucu etkisi ekonomik aktörleri bu tartışmayı yapmaktan uzaklaştırıyor. Rantla ne demek istediğimi izah edeyim. Zaten bu yazıdaki muradım da bu. Çokları rantı izahta ve idrakte zorlanır.

Rant, iktisat kitaplarında kira olarak çevrilir. Fakat hem faktörlerin hem de gelirlerin çevirileri uygunsuzdur. Türkçe faizsiz ve rantsız bir dil oldu-ğundan…

Türkiye Ekonomi Modeli dönemini hatırlayın; düşük faizle borçlananlar; dolar almışlardı, alt segment otomobilleri toplamışlardı, alt gelir grubuna yönelik konutları edinmişlerdi. Sonra daha yüksek bir kurdan bu dolarları bozdurmuşlardı. İşte, bu işlemden elde edilen artık, kâr değil, ranttır. Otomobilleri 3 katı fiyatına sattılar. Gene elde ettikleri artık, kâr değil, ranttı. Konutlar uçtu gitti. Oluşan değer farkı, kâr değil, ranttı.

İmar değişiklikleri, kaçak katlar, karaborsa kazançları, oligopol getirileri, oligopson avantajları, tahta operasyonları vesaire vesaire bunların hepsi ranttır. Ve maalesef Türkiye’de varsıllık bu rant enstrümanlarıyla açıklanabilmektedir.

Vergi borcunu ödemeyenlerin ödeyenlere karşı avantajları dahi böyledir. İyinin ve güzelin değil, kötünün avantajlı olduğu her durum böyledir. Batının sömürmesi de böyledir.

Maksadım dünü konuşmak değildir. Çabucak bir zihin oluşmayacağından maksadım dünyayı değiştirmek de değildir. Ancak gelecek değiştirilebilir. Değiştirilmelidir.

Türkiye’de ekonomik ortam faizcinin ve rantçının değil, yalnızca çalışanın kazanacağı şekilde yeniden düzenlenmelidir. Çiftçisiyle, işçisiyle, mühendisiyle, doktoruyla, girişimcisiyle, paydaşıyla katma değer üretenin makbul olduğu gösterilmelidir.

Hatta vergi almak için alternatif para kazanma yolları meşrulaştırılmamalıdır. Örneğin sosyal medya yasası; içeriği değil, içerikten elde edilen gelirin vergilendirmesini düzenleyerek hata yapmıyor mu? Onlyfans karakterlerin toplum önüne muteber kimseler gibi söyleşiye çıkarılmasında bu yasanın etkisi nedir acaba?

Türkiye’nin asıl yarası, varsıllaşma yolunun kapitalistleşmesidir. Her zaman birileri diğerlerinden daha varsıl olacaktır. Yaratılış böyledir. Rant olur, oluşur (elle oluşturulmamalıdır). Amma velakin varsılların ekserisi varsıllığını rantla değil, emeğiyle ve katma değeriyle açıklayabilmelidir. Erdemli işletmeler gibi…

Toplum da genel olarak varsıllaşabilir. Buna refah denir. Toplumlar dahi refahını emeğiyle ve katma değeriyle açıklayabilmelidir. Sonradan refahını izahta sömürüsü yerine kurumsallaşmasını kullanmanın toplumları kurtarmadığını herkes gördü. Hem de Nobel sayesinde…

#Ekonomi
#faiz
#Yusuf Dinç