Yurtlarından zorla çıkarılan o çocuklar büyüdü evlerine döndü

04:002/12/2024, Monday
G: 2/12/2024, Monday
Yasin Aktay

Suriyeli muhaliflerin Halep şehrini geri almak üzere giriştikleri operasyon öyle görünüyor ki kendilerinin dahi tahmin ettiklerinden çok daha hızlı ilerledi. Aylar değilse bile belki haftalar veya en azından günler sürmesi beklenen Halep operasyonu ikinci gününden itibaren rejim saflarının hızlı bir biçimde çözülmesiyle birlikte neredeyse şehir ve bütün etrafının kontrol altına alınmasıyla sonuçlandı. Orada da durmadı, Halep’ten sonra İdlib’in geri kalan bütün kısımları da aynı hızla kontrol altına

Suriyeli muhaliflerin Halep şehrini geri almak üzere giriştikleri operasyon öyle görünüyor ki kendilerinin dahi tahmin ettiklerinden çok daha hızlı ilerledi. Aylar değilse bile belki haftalar veya en azından günler sürmesi beklenen Halep operasyonu ikinci gününden itibaren rejim saflarının hızlı bir biçimde çözülmesiyle birlikte neredeyse şehir ve bütün etrafının kontrol altına alınmasıyla sonuçlandı. Orada da durmadı, Halep’ten sonra İdlib’in geri kalan bütün kısımları da aynı hızla kontrol altına alındı.

Bu hızlı ilerleyiş ve rejim güçlerinin çözülüşü muhaliflerin safında hiç kuşkusuz çok büyü bir moral üstünlük oluşturdu.
Halep şehrine giren muhaliflerin tekbir nidaları ve sevinç gözyaşları içinde şükür secdesine kapanma görüntüleri bütün dünyada geniş yankı buldu.
Bu moral üstünlükle birlikte Suriye’nin her tarafından rejimin çözüldüğüne, askerlerinin kaçtığına ve muhaliflerin ilerlemeyi sürdürdüklerine dair aynı hızda haberler gelmeye başladı. Anlık gelişmeler birbirini takip etti,
ancak bu kadar hızlı bir çözülme ve bu kadar hızlı zafer kaygıları da harekete geçirmiyor değil.
Bir defa kendi başına kaldığında, rejimin muhalifler karşısında birkaç saat bile tutunma kabiliyetinin kalmamış olduğu zaten biliniyordu ama bu denemeyle herkes tarafından bir kez daha görüldü.
Ne yazık ki geçmişten bugüne halkta hiçbir karşılığı bulunmayan insanlık suçlusu mücrim rejimi zorla ayakta tutan
İran ve Rusya
’nın yanı sıra Suriye’de ne haltlar karıştırdığı belli olmayan (veya artık bizce iyice malum)
ABD’nin
desteği olmuştur. Şu saate kadar bile Esed’e karşı her hareketi, her eylemi veya isyanı ABD-İsrail operasyonu olarak değerlendiren akılların gerçekten de ABD ve İsrail’in Esed’e karşı olduklarını zannediyor olmaları da hayreti mucip bir durumdur.
ABD’nin DAEŞ’le mücadele bahanesiyle Baas rejiminin sadık evladı PKK ile oynadığı oyunun Esed’e rağmen veya Esed’in aleyhine oynandığını sanıyorlar galiba. Bile bile aynı duygusal eksen içinde yer almıyorlarsa ne kadar safça bir düşünce bu!
Bugün bile rejim Halep’ten çekildiği bölgeleri ABD’nin sadık lejyoneri olan JPG’ye emanet ederek çekiliyor. Bu emanet duygusu sizce nereden geliyor olabilir?
Aksa Tufanı’nın dünyadaki bütün taşları yerinden oynatmış olduğu gibi Suriye’de de taşları yerinden oynatmış olduğu ve birçok kirli, gizli veya aşikâr ittifakın çıkar dengelerini de allak bullak etmiş olduğu çok açık.
Daha ekim ayının başlarında Ürdün Dışişleri Bakanı’nın Esed’e hayatta kalmak istiyorsa artık İran-Hizbullah ekseninden ayrılması gerektiği ve ABD-İsrail eksenine yaklaşması gerektiği tavsiyesinde bulunduğu konuşuluyordu. Yalanlanıp yalanlanmadığını takip edemedik.
Ama Esed’in zaten hiçbir tavsiyeye ihtiyaç duymadan kendi değerlendirmeleriyle bir beka kaygısına kapıldığı ve ABD-İsrail’e açık veya örtük jestler yaptığı görülüyordu.

Bu durumun zaten Ukrayna ile yeterince meşgul olan Rusya ile yine Lübnan’da Hizbullah dolayısıyla zor günler geçiren İran’ı rahatsız ettiği konuşuluyordu. Bu arada İran ve Rusya arasında da ittifakın eski havasında olmadığı biliniyor. Bunlar Esed’in bu eksen açısından eskisi gibi korunmasının maliyetini daha fazla hissettirecek uyarılara dönüşmüş durumda.

Ancak şimdiye kadar İran ve Rusya sayesinde ayakta kalabilmiş olan Esed’in şimdi zaten arası hiç kötü olmamış ABD’ye biraz daha meyletmesinin ona koruyucu bir kalkan oluşturması ne kadar mümkün olabilir?
Suudi Arabistan
,
Mısır
ve
BAE
muhalefetin bu hızdaki ilerlemesine karşılık Esed’e olan desteklerini açıklamakta gecikmediler. Yıllardır Suriye’de ortaya çıkan insanlık krizlerinin çözümüne zerre katkıda bulunmayan bu ülkelerin krizin baş sorumlusu, kendi halkının düşmanı olan Esed’le bu dayanışmaları göz yaşartıcı!
Bu krizde öldürülen, ırzlarına geçilen, göç etmek zorunda kalan milyonların Müslümanlıklarını bir kenara bırakalım, hepsi Arap. Müslümanlıkları kendilerini ilgilendirmiyorsa bari Araplıkları ilgilendirsin.
Haksız yere öldürülen, başka ülkelere sığınmak zorunda bırakılan her bir Suriyeli mülteci bu ülke liderlerinin şerefinden bir şeyler alıp götürüyor. Arap örfü böyle der. Ne yazık ki bu konuda sergiledikleri tutum bizi hiç şaşırtmıyor. 14 aydır Gazze’de Arap-Müslümanlara karşı yaşanan soykırım karşısında zerrece tasa duymayanların Suriye konusuna başka bir insani duygu sergilemelerini kim, niye beklesin?
Suriye’de çiğnenen Arap onurunu korumak, yurtlarından zorla çıkarılanlara sahip çıkmak Arap olmayan Türkiye ve bazı Avrupa ülkelerine kaldı. Bu ayıp bile bazı Arap ülkelerinin yöneticilerine yeter de artar.
Ama bundan utanacaklarına, bu ayıplarını görüp ibret alacaklarına hâlâ Arap halklarını bütün dünyada değersizleştiren, dünyanın her tarafına bir sığıntı seviyesine düşürerek aşağılayan Esed’e desteklerini ifade ediyorlar. Niye şaşırıyoruz ki?
Diğer yandan, bugün Suriye muhalefetinin Halep’ten başlayarak Suriye’nin her tarafında bu hızda kaydettiği başarının arka planında çok önemli gerçeklerin olduğunu da unutmayalım. Birincisi bu muhalefet Suriye halkının bizatihi kendisidir.
Dışarıdan işgalci gruplar değil, doğrudan çıkarıldıkları evlerine geri dönmeye çalışan insanlar. 8 sene önce Halep’ten tahliye edilen çocukların sözleri şimdi çok iyi hatırlanıyor:
“Şimdi çıkıyoruz, ama biraz büyür büyümez evimizi geri almak için döneceğiz.”
O gün 10-12 yaşında olan çocuklar şimdi 18-20 yaşlarında ve gerçekten de evlerine geri dönmenin heyecanıyla, samimiyeti ve haklılığıyla çalışıyorlar.
İkincisi, Suriye devriminin başlarında devrimci güçler arasında var olan ihtilaflar ve çatışmalar yerine tam bir birlik havası var.
Sekiz sene kadar önce ABD, İran ve rejim güçlerinin muhalif gruplar arasında ektikleri fitne tohumları kurutuldu. DAEŞ’in bugün nasıl bir fitne olduğunu herkes bilfiil yaşadı ve Suriye halkının birlik olmasının önemini herkes bilerek birlikte hareket ediyor.
Üçüncüsü, muhalif güçler şehirlerini işgalcilerden kurtarmaya çalışırken oluşabilecek rövanşist duygu ve hareketlere karşı son derece güçlü motivasyonlarla yüklenmiş durumdalar.
Bunun İslami fetih sünneti olduğundan hareketle, yaşlılara, çocuklara, kadınlara asla ilişmemek, silah tutmayan sivillere, mal ve mülklerine, evlerine asla tecavüzde bulunmamak üzere çok güçlü talimatlarla hareket ediyorlar. Geçmişte Suriye devrimini kirleten ve bir süre sonra felç eden bazı uygulamalardan şu ana kadar en ufak bir esere rastlanmadı. Bu da mevcut harekete hem rejime karşı hem de rejimden kurtardığı halka karşı oldukça moral bir ayrıcalık kazandırıyor.

Kendi halklarına karşı ahlâkı, merhameti ve güvenliği önceliyor olmaları, onların gerçekten sökülüp atılamadıkları bu topraklardaki köklerinin derinliğini gösteriyor.

#Orta Doğu
#politika
#Yasin Aktay