Halep’teki hareketlenme, hadiselere İran ve Şiîlik penceresinden bakanları çılgına çevirdi. Bilhassa sosyal medyada sıkı örgütlenen ve aralarında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde hocalık yapan bazı kişilerin de bulunduğu bu cephe, Suriye’deki bütün rejim muhaliflerini “NATO’cu teröristler” olarak gören bir bakış açısına sahip. Daha da ilginci, Suriyeli muhaliflerin tamamen imha edilmesi gerektiğini savunurken kullandıkları dil ve argümanlar, Siyonist Yahudilerin Gazze’nin tamamen yok edilmesi gerektiğini haykırırken kullandığı dil ve argümanlarla aynı. İran’a ve Şiîliğe adeta bir “din” gibi sarılan bu kesim, –azgın Siyonistlerin İsrail’i müdafaa ederken her türlü çizgiyi ayaklar altına alması gibi– hak ve hakikat namına herhangi bir hassasiyet de gözetmiyor.
Hafızalarımız nisyanla malul olduğu için, Halep’teki son gelişmeler vesilesiyle, Suriye’de yaşanan sürece dair bazı önemli noktaları yeniden hatırlayalım. İran ve Şiîlik sempatizanlarını ikna edemeyiz gerçi, fakat belki insaf ve adalet ehlinin kulaklarına bazı şeyleri fısıldama imkânı doğar.
2011’in Mart ayında Suriye’de insanlar sokaklara dökülürken, amaçları sadece siyasî sistemde yapısal reformların gerçekleştirilmesini sağlamaktı. O dönemde kimsenin elinde “Özgür Suriye” bayrağı bulunmadığı gibi, muhaliflerin bir tanesinde tek bir silah bile yoktu. Şam’da, Humus’ta, Hama’da insanlar ellerinde karanfillerle ve güllerle yürüdüler, diyalog zemini aradılar.
Suriye rejimi, halkın haklı ve makul taleplerine kulak vermek yerine, kalabalıkların üzerine kurşun yağdırdı, şehirleri tanklarla kuşattı, insanları terörize ederek meseleyi bir iç çatışmaya dönüştürdü. Daha en başta, hadiselerin savaş boyutuna evrilmemesi ve öfkenin yatıştırılması mümkündü. Ancak İran, Şam’da kurduğu mutlak tahakkümü yitirmek istemedi, rejimi kendi halkına karşı kışkırttı.
Halkın rejime duyduğu haklı öfkenin sebeplerine odaklanmak yerine, muhalifleri toptan “hain” ve “terörist” ilân etmek, manipülâsyonun dik alasıdır. Bu bakış, Baas rejimini tamamen akladığı gibi, Suriye’de işlenen insanlık suçlarının üstüne de kalın bir örtü örtmektedir. Derdi gerçekten hak ve hakikat olan insanlara düşen, muhaliflerin yaşadığı acılara kulak kesilmektir.
Eğer Suriye’de “yabancı savaşçı” konusu açılacaksa, hep telaffuz edilen birtakım odakların yanı sıra, İran ve ona bağlı Şiî milisler de mutlaka zikredilmelidir. Suriye’ye Afganistan’dan, Pakistan’dan, Lübnan’dan ve Irak’tan on binlerce yabancı savaşçıyı transfer eden İran’ın hedefleri ve yöntemleri sorgulanmadan, hadiselerin akışı doğru biçimde okunamaz.
1979’dan itibaren Ortadoğu ve İslâm coğrafyasında Şiî yayılmacılığını politik hedeflerinin temeline oturtan İran, Filistin meselesini de bu hedefi perdelemek için kullanmayı sürdürüyor. Suriye’nin son 60 yıllık serencâmını ve adım adım dönüşümünü dikkatle okuyan herhangi bir göz, kadîm bir Sünnî yurdunun ne hale getirildiğini esefle fark edecektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.