2017 yılından itibaren Londra Yunus Emre Enstitüsü’nde tezhip ve çini öğretmenliği yapan Müzehhip Nagihan Seymour, çalışmalarında yaratılıştaki ‘altın oran’dan ilham aldığını söylüyor.
Dünya çapında geleneksel Türk sanatlarına artan ilgi zaman zaman yurt dışında yaşayan Türklerin bulundukları ülkelerde birer sanat elçisi olarak yer edinmesine neden oluyor. İngiltere’nin Surrey eyaletinde yaşayan Nagihan Seymour, bu sanatçılardan biri. İstanbul doğumlu sanatçı 2017 yılından bu yana İngiltere’de yaşıyor ve yüksek malzeme mühendisi etiketini bir kenara bırakarak hayatını geleneksel sanatlarımızı tanıtıp sergi ve fuarlara katılarak ve sanat eğitimleri vererek müzehhip ve sanatçı olarak kazanıyor. Seymour’un çalışmalarının ana bölümünü geleneksel el yazması tezhip ve süsleme oluşturuyor. Tarzı geliştikçe klasik geometrik tasarımları tezhiple birleştirirken kendi modern dokunuşunu da çalışmalarına eklemeye başlamış. Bu da sanatçının geleneksel yöntem ve kurallara bağlı kalırken kendi benzersiz tarzını oluşturmasını ve eserlerinin diğerleri arasında sıyrılmasını sağlamış. Biz ise kendisi ile İngiltere Yunus Emre Enstitüsü ile birlikte düzenlediği Kahramanmaraş depremlerine yardım projesi olan Art4lives sayesinde tanıştık. Seymour ile sanat yolculuğunu konuştuk.
Mühendisliği değil sanatı seçtim
“İnsanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş. Benim de hayatımı, gelecek planlarımı bu merak duygusu değiştirdi” diyen Seymour, tezhip ile yolunun kesişmesini kendisinde bulunan bu merak duygusuna bağlıyor. Üniversitede Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde okurken, metal üretim yöntemleri üzerine dersleri görüyormuş. Tezhip sanatının en önemli malzemesi olan altının bu sanatın icrasında nasıl hazırlandığı ve nasıl kullanıldığını merak etmeye başlamış. İlgisi onu tezhip kurslarına yönlendirmiş ve yakın çevresinde İsmek’te tezhip kursu verildiğini öğrenmiş. Böylece, “İyi ki yollarımız kesişmiş, onun sonsuz desteği sayesinde bu sanatta iyi bir eğitim aldım” dediği hocası hattat ve müzehhib Hanifi Dursun ile bir araya gelmişler. 2015 yılında İngiltere’ye taşındığında bir galeriye başvurmuş ve eserlerini beğenerek kendisine kişisel sergi açmayı teklif etmişler. Başarılı geçen bu ilk serginin sonunda mühendisliği bırakıp hayatına tamamen sanatla devam etmeye karar vermiş. Seymour, bu kararıyla ilgili olarak “Sanırım hayatımda verdiğim en zor ve en doğru karardı” diyor.
Anatomik resme Babanakkaş motifi
“Geleneksel sanatlarda iyi bir temel eğitim almak önemlidir. Desen ve tasarım bilgisi iyi oturmuş bir sanatçı özgün eserler üretmekte de daha kolay yol alır” diyen Seymour, tasarım yaparken takip edilmesi gereken yollar ve kurallar olduğunu hatırlatıyor. Bu yollar ve kurallar anlaşıldıktan sonra ise tasarım sanatçının kişisel hayal gücü, bilgi ve birikimi ile şekil alıyor. Seymour’un mühendislik geçmişiyle birlikte matematik ve fiziğe olan ilgisinin de sanatına yansıdığını açıkça görülüyor. Zaten kendisi de “Desenlerimde fizik teoremlerinden, matematik kuramlarından ilham almayı seviyorum. Son sergimin konusu ‘Altın Oran’ idi. Dünyamızda, doğada, hayvanlar aleminde ve hatta insan anatomisinde altın oranı gördüğümüz organ, nesne ve hayvanları tezhiplendirmeye ve yaratılıştaki mükemmelliği ortaya koymaya çalıştım” açıklamasını yapıyor. Örneğin sağlıklı çalışan bir insan kalbinin en boy oranı ve damar açılarının altın oranı verdiğini son sergisi için yaptığı bilimsel araştırmalar sırasında öğrenmiş ve eserlerinden birinde insan kalbini anatomik olarak resmedip geleneksel “Babanakkaş” motifleri ile süslemiş. The Lightbox Galeri’de gerçekleşen bu sergi, İngiltere’nin her yerinden yoğun ilgi görmüş ve ziyaretçi almış.
Depremzedeler için sürdürülebilir bir yardım kaynağı
Seymour aynı zamanda Türkiye’yi, Türk dilini, tarihini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, bununla ilgili bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak, Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek ve Türkiye’nin diğer ülkeler ile kültürel alışverişini arttırıp dostluğunu geliştirmek amacıyla kurulan Londra Yunus Emre Enstitüsü’nde 2017 yılından beri tezhip ve çini öğretmenliği yapıyor. Ülkemizde yaşanan felaketten ötürü derin bir üzüntü yaşadığını ve uzakta olmanın yarattığı çaresizlik hissi ile “Ben nasıl yardım edebilirim?” arayışı içine girdiğini anlatan Seymour, sanatın iyileştirici ve birleştirici gücüne inanarak Yunus Emre Enstitüsü iş birliği ile bir yardım projesi olan “Art4lives”ı hayata geçirmiş. Seymour’un küratörlüğünü yaptığı projenin ilk müzayedesi geçtiğimiz mart ayında https://art4lives.uk adresinde çevrimiçi olarak yapılmış. Toplam 33 uluslararası sanatçının katıldığı bu müzayedede birçok eser yeni sahiplerini bulmuş ve güzel bir bağış toplanmış.
Art4lives projesi ile depremzedeler için bağış toplamaya devam etmek ve sürdürülebilir bir yardım kaynağı oluşturmak istediklerini söyleyen Seymour, bu bağlamda ikinci müzayedelerini 19 Haziran tarihine dek https://art4lives.uk web sitesi üzerinden yeni sanatçılarla birlikte sürdüreceklerini duyuruyor. Semiha Beylihan, Ben Pearce, Lu Wenjuan, Hatice Şule Özer, Cemile Ağaç Yıldırım, Merve Nur Kayhan, Dr. Qayyim Naoki Yamamoto ve Yasemin Akyol projeye destek olan yeni sanatçılar arasında yer alıyor. Proje hakkında daha fazla bilgi için https://yeelondon.org.uk ziyaret edebilirsiniz.