Sednaya Hapishanesi, Suriye'de Beşar Esed rejimiyle özdeşleşen ve sistematik işkencelerin uygulandığı bir cezaevi olarak bilinir. İnsan hakları ağı, rejimin 72 farklı işkence yöntemini belgeledi. Her hafta 20 ila 50 kişi, genellikle pazartesi ve çarşamba geceleri öldürülüyordu. Uluslararası Af Örgütü'nün 2017 tarihli "İnsan Mezbahası: Suriye'deki Sednaya Cezaevi'nde Toplu Asmalar ve İmha" başlıklı raporuna göre, Eylül 2011 ile Aralık 2015 arasında 5 bin ila 13 bin kişinin idam edildiğini tahmin ediyor. Peki geçmişten bugüne Esed'in işkence merkezleri olan Sednaya Hapishanesi’nde neler yaşandı?
Suriye'de devrilen Beşşar Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'nde tutsaklar yerleşkeye gelir gelmez işkenceler başlarken, yargısız infazlar sonucu öldürülen tutsakların cesetleri toplu mezarlara gömüldü. Çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesi, 2011'de Suriye iç savaşının başlamasıyla gelişen olayların ardından alıkonulan rejim karşıtı göstericilerin tutulduğu ve işkence gördüğü yer olarak biliniyor.
Sednaya Hapishanesi’nde neler yaşandı?
Başkent Şam'a yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan cezaevinde alıkonulan binlerce kişi rejim güçleri tarafından sessiz ve sistematik şekilde öldürüldü. Uluslararası kuruluşların raporları, rejimin, Sednaya'da "toplu idam" yoluyla yargısız infazlar yaptığını, alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı koşullarda tuttuğunu, onlara defalarca işkence yaptığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor.
Cezaevi yerleşkesinde, "beyaz bina" ve "kırmızı bina" olarak adlandırılan 2 gözaltı tesisi bulunuyor. "Kırmızı bina"da tutulanların çoğunluğunu 2011'den bu yana alıkonulan siviller oluştururken, "beyaz bina"da ise rejime "sadakatsizlik ettiği" gerekçesiyle alıkonulan subay ve askerler yer aldı. Tutsaklar, genellikle Şam'ın Mezze bölgesinde bulunan askeri mahkemelerden birinde adaletsiz yargılamalarla karşı karşıya kalmalarının ardından bu binalara transfer edildi.
Eski cezaevi yetkilileri ve tutsakların demeçlerine göre, 2011'den bu yana kırmızı binada tutulan kişilerin çoğunluğunu, Suriye rejiminin kendilerine muhalif gördüğü toplumun her kesiminden siviller oluşturdu.
İşkenceler, tutsaklar cezaevine gelir gelmez başlıyor
Eski tutsaklar, devrilen rejimin güvenlik güçlerinin çeşitli birimlerinden Sednaya'ya "et dolabı" olarak adlandırılan beyaz kamyonlarla nakledildiklerini anlattı.
Cezaevine vardıklarında, hapishane yetkililerince "hoş geldin partisi" olarak isimlendirilen şiddetli dayağa ve işkenceye maruz kaldıklarını belirten tutsaklar, bu dayaklar sırasında genellikle kafalarına darbe aldıklarını ve bazı arkadaşlarının bu nedenle öldüğünü kaydetti.
15 kişilik gruplar halinde yeraltı hücrelerine götürüldüler
Bu uygulamayı teyit eden eski bir cezaevi yetkilisi, "Gelen beyaz kamyonun içinde genellikle 50 ila 60 kişi bulunurdu. Bu kişilerin gözleri bağlı olurdu. İki gardiyan aracın yanına gider ve onları kamyondan atmaya başlardı. Yüzüklerini, saatlerini, her şeylerini alırdı.
Gardiyanlar isimleri kayıt altına alırken, onları tekmeler ve döverdi." ifadelerini kullandı. Alıkonulanların, daha sonra 5 ila 15 kişilik gruplar halinde gardiyanlar arasında "yalnızlar" olarak adlandırılan yeraltı hücrelerine götürüldüğü kaydedildi. Bazı mahkumlar, 2,5 metreye 1,5 metre boyutlarında, tek kişilik olarak tasarlanmış dondurucu hücrelerde yer altında tutuldular, ancak aynı anda 15 kişiye kadar yer sağlanabiliyordu.
Her hafta 20 ila 50 kişi öldürülüyordu
Her hafta 20 ila 50 kişi, genellikle pazartesi ve çarşamba geceleri öldürülüyordu. Uluslararası Af Örgütü, Eylül 2011 ile Aralık 2015 arasında 5 bin ila 13 bin kişinin idam edildiğini tahmin ediyor. Hayatta kalanlar yoğun acılara katlandılar. Gözleri sürekli bağlıydı, havalandırma deliklerinden ve borulardan gelen dayak ve çığlık seslerini duyabiliyorlardı.
Kırmızı binada bulunan binlerce kişi, insanlık dışı koşullarda tutulduktan sonra gizli yargısız infazlarla öldürüldü. Tutsaklar, genellikle "toplu idam" şeklinde gerçekleşen infazlardan önce Şam'ın El Kabun Mahallesi'nde bulunan Askeri Saha Mahkemesi'nde 1 veya 3 dakika süren "duruşmalarda" ölüme mahkum edildi.
Sednaya yetkilileri, "parti" olarak adlandırdıkları idamları gerçekleştirdikleri gün, tutsakları hücrelerinden sivil bir cezaevine nakledileceklerini söyleyerek topladı. Bunun yerine kırmızı binanın bodrum katında bulunan bir hücreye getirilen tutsaklar, 2 ya da 3 saat boyunca fiziksel şiddete maruz kaldı.
Tutsaklar, gecenin bir yarısı gözleri bağlanarak kamyonlar ve minibüslerle, beyaz binanın güneydoğu köşesinde bulunan "infaz odasına" götürüldü. Süreç boyunca kurbanların gözleri bağlı kaldı ve ölüm cezasına çarptırıldıkları kendilerine infaz gerçekleştirilmeden sadece birkaç dakika önce söylendi. Raporlarda, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı kaydedildi.
Cesetler, Şam yakınlarındaki toplu mezarlara taşınıyor
İnfaz gerçekleştirildikten sonra kurbanların cesetleri kamyonlara yüklendi ve kayıt tutulması için Şam'daki Tişrin Askeri Hastanesi'ne taşındı. Sednaya'daki eski cezaevi yetkilileri ile Tişrin Hastanesi'nde görevli doktorlara göre, bu tıbbi raporlarda ve ölüm belgelerinde ölüm nedeni olarak ya kalp ya da solunum yetmezliği gösterildi.
Ölümleri hastanede kayıt altına alındıktan sonra cesetler, Tişrin'deki morga ve oradan da toplu mezarlara gönderildi. Bu mezarlar, Suveyda ile Şam arasındaki ana yol üzerinde bulunan Najha köyü ve Şam yakınlarındaki askeri arazilerde yer alıyor.
Suriyeliler her yerde yakınlarını arıyor
Hapishaneler boşaldıkça, her yerdeki Suriyeliler sevdiklerinden, birçoğu yıllardır kayıp olanlardan haber almak için çaresizce çırpınıyor.